SPOR
28 Temmuz 2021

Spor büyümekte olan ülkeler tarafından ‘yumuşak güç’ olarak kullanılıyor

Dr. Öğr. Üyesi Cem Tınaz’ın editörleri arasında yer aldığı “Sports and Development in Emerging Nations” kitabı büyümekte olan ülkelerin siyasi, ekonomik ve toplumsal amaçlarını gerçekleştirmede sporu nasıl bir araç olarak kullandığını inceliyor. Tınaz ile kitaba dair konuştuk

...
Dr. Öğr. Üyesi Cem Tınaz'ın editörleri arasında yer aldığı "Sports and Development in Emerging Nations” kitabı 12 büyümekte olan ülkede yapılan vaka çalışmalarından hareketle spor ve gelişim ilişkisini irdeliyor. 

BİLGİ Spor Yöneticiliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Cem Tınaz ve Cape Peninsula University of Technology’den Dr. Brendon Knott’ın editörleri olduğu “Sports and Development in Emerging Nations” kitabı Routledge tarafından yayınlandı.

Kitap, 12 büyümekte olan ülkede (Brezilya, Çin, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Hindistan, Endonezya, Meksika, Polonya, Katar, Güney Afrika, Güney Kore ve Türkiye) yapılan vaka çalışmalarından hareketle spor ve gelişim ilişkisini irdeliyor. Ülkelerin hem sporu nasıl geliştirdiklerini hem de sporu bir gelişim aracı olarak kullanarak toplumsal, ekonomik, siyasi ve kültürel amaçlarına ulaşmak için nasıl politikalar hayata geçirdiklerini araştırıyor.

Büyümekte olan ülkelerin sporu uluslararası saygınlık kazanmak için “yumuşak güç” olarak kullandığına dikkat çeken Tınaz, bu ülkelerde spora yapılan yatırımlar aracılığıyla elde edilen faydanın toplumsal tabana yayılmasını sağlayacak politikaların geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Tınaz ile kitaba dair konuştuk.

>> Kitap sporun gelişmekte olan ülkelerin toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasi amaçlarını gerçekleştirmede nasıl bir araç olarak kullanıldığına yönelik stratejileri konu alıyor. Sporun size göre bu doğrultudaki işlevi nedir?

Modern spor, bugünün gelişmiş ülkelerinde doğmuş ve oradan dünyanın geri kalanına yayılmış bir uğraşı. Günümüzde sporun ülkeler tarafından çok farklı bağlamlarda bir “yumuşak güç” öğesi olarak kullanıldığını söylemek mümkün. Burada amaçlanan ise spor aracılığıyla uluslararası saygınlık kazanmak, bürokratik engelleri aşmak, ilişkiler başlatmak, bu ilişkiler üzerinden farklı faydalar yaratabilmek, ülkelerin gelişmişlik düzeylerini ve toplumsal kapasitelerini tüm dünyaya gösterebilmek, elde edilen görünürlükler ve itibar üzerinden de özellikle ekonomik bağlamda birtakım faydalar ortaya çıkarabilmek…

Dolayısıyla büyümekte olan ekonomiler, diğer alanlarda ortaya koymuş oldukları gelişim süreçlerini spor üzerinden yaygınlaştırma ve gösterme çabası içine giriyorlar. Bunu da yapabilecekleri iki önemli alternatif var. Biri elit spor, uluslararası sporda elde edilen başarılar ve bu başarılar üzerinden elde edilen görünürlük; bir diğeri ise uluslararası spor etkinliklerine ev sahipliği yapabilmek. Gelişmekte olan ülkeler bu iki alternatiften de maksimum ölçüde yararlanma gayreti içindeler. Bu nedenle spora ciddi bir finansman ve kaynak aktarımı yapıyorlar.

>> Kitabın odağına aldığı temel sorulardan biri de spor ile bu ülkelerin kalkınması arasındaki ilişki… Gelişmekte olan ülkelerin toplumları, spora yapılan yatırımların getirisini yeterli düzeyde alabiliyor mu sizce? Özellikle mega spor etkinlikleri açısından neler söylersiniz?

Spor aracılığıyla dolaylı olarak sağlanan itibar üzerinden birtakım kazanımlar elde ediliyor. Özellikle ev sahipliği yapılan mega spor etkinlikleriyle sağlanan görünürlüğün o ülke için reklam getirisine bakılıyor. Bu görünürlük üzerinden ülkeler dünyadaki itibarlarını artırıyorlar. Ancak bu etkinliklerle ortaya çıkan faydaların büyümekte olan pek çok ülkede toplumun tabanına yayılmadığını görüyoruz. Gelişmiş olan kimi ülkeler için de benzer bir durum söz konusu. Bu yatırımların sonrasında ülkeye kalan mirastan halk yararlanamıyor. Araştırmalar gösteriyor ki mega spor etkinliklerine ev sahipliği yapan birçok ülkede dolaylı vergiler artıyor; gayrimenkul fiyatları ve toplu taşıma ücretleri yükseliyor. Toplumun farklı zümreleri için birtakım faydalar ortaya çıkıyor; ancak toplumun tabanına yayılması vaat edilen paylar oraya erişmiyor.

>> Yunanistan ve Brezilya örnekleri bu anlamda çok tartışıldı. Tokyo Olimpiyatları’nın da tarihin en pahalı Yaz Olimpiyatları organizasyonu olduğu belirtiliyor.

Yunanistan’ın ev sahipliği yaptığı Atina 2004 Yaz Olimpiyatları ile Brezilya’da yapılan FIFA 2014 Dünya Kupası, 2016 Rio Olimpiyatları örnekleri bu anlamda bu iki ülke için büyük başarısızlık oldu. Büyük hayallerle gerçekleştirilen yatırımlar sadece gücü elinde bulunduran, karar verme yetkisine sahip bir takım güç odaklarının işine yaradı. Japonya’da da Tokyo Olimpiyatları öncesinde çok ciddi protestolar oldu. Halk ülkenin olimpiyatlardan çekilmesini talep etti. Olimpiyatlar tamamlandığında ülkeye maliyetinin 35 milyar dolara çıkacağı öngörülüyor. Tabii bu durumun ortaya çıkmasında Covid-19’un büyük payı olduğunu unutmamak gerekir. 

>> Neden büyümekte olan ekonomiler uluslararası spor etkinliklerine daha fazla ev sahipliği yapma talebinde bulunuyor?

Bunun önemli nedenlerinden biri gelişmiş olan ülkelerin halklarının bu etkinlikleri istememesi... İşin operasyonel boyutu neticesinde ortaya çıkan maliyet ve risklerin farkında olan toplumlar bu etkinliklere reaksiyon gösteriyor. Öte yandan büyümekte olan ekonomilerde bu tarz yatırımlar halk tarafından pek sorgulanmıyor ya da sorgulanamıyor.

Aynı sorunlar elit spor için de geçerli. Elit spor dediğimiz kavram aslında birtakım seçilmişlerin, belli bir yeteneğe sahip olan insanların bir programın içerisine dahil edilip uzun yıllar boyunca finansal olarak desteklenmeleri ve bu destek sonucunda da madalya almaları, şampiyon olmaları sonucunu ortaya çıkarma hayaliyle işleyen bir sistem. Ama burada belki 200 atlete 100 milyon dolar harcanırken, 20 bin çocuk spor yapsın diye benzer bir harcama yapılmayabiliyor. Bu küresel düzeyde bir sorun. En kritik unsur, tüm bu yatırımların toplumun tabanı, toplumun farklı kesimleri için yaratabileceği faydayı maksimize edebilmek… Uluslararası spor liglerinin, idari kuruluşların, spor federasyonlarının odaklanması gereken en temel konu bu.

>> Spor yatırımlarının insan hakları karnesi zayıf ülkelerce bir aklanma aracı olarak kullanılması da uluslararası kamuoyunda sıkça eleştirilen konular arasında yer alıyor.

Sportswashing” denilen bir kavram var. Bu kavramı antidemokratik uygulamalar yapan otokratik ülkelerin sporu kullanarak küresel çapta algı temizleme operasyonu yapması olarak tanımlayabiliriz. Bunu özellikle Orta Doğu ülkeleri çok fazla yapıyor. Örneğin Suudi Arabistan’ın bu amaçla spora harcadıkları paranın bir yılda yaklaşık 3 milyar dolar olduğu belirtiliyor.

Katar’ın 2022 FIFA Dünya Kupası’na ev sahipliği yapması örneği de öyle…  2022 FIFA Dünya Kupası’nın Katar’a verilmesinde yolsuzluk yapıldığının ortaya çıkmasının ardından FIFA sil baştan yenilendi, başkanı istifa etti, spordan men edilenler, hapse girenler oldu.  Diğer yandan stadyum inşaatlarında 6 bin 500’ü aşkın göçmen işçinin hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Dolayısıyla bir yandan spor aracılığıyla uluslararası alanda prestij kazanma çabası varken diğer yandan tüm bu olumsuzluklar dünya kamuoyunun gözünden kaçmıyor; tepki çekiyor. Yalnızca kendimizi iyi gösterelim demekle uluslararası prestij kazanılmıyor. Sporu bir gelişim aracı olarak kullanmak isteyen ülkelerin her şeyden önce toplumun her kesimi için demokratik ve adil uygulamaları benimsemeleri ve bu yönde geliştirdikleri politikalar bağlamında sporu ele almaları gerekiyor.

>> Kitapta yer alan tespitlerden biri de dünyada spor endüstrisinin son yıllardaki hızlı gelişiminde gelişmekte olan ekonomilerin hızlı büyümesinin önemli bir payı olduğu yönünde. Küresel spor endüstrisinin büyümesinde gelişmekte olan ekonomilerin katkıları sizce ne yönde?

Burada pazarın doymuşluğuna bakmak lazım. Gelişmekte veya büyümekte olan ülkelerde yüksek nüfustan kaynaklı olarak daha erişilmemiş, keşfedilmemiş büyük bir ekonomik potansiyel mevcut. Bu ülkelerdeki insanların eğitim ve gelir düzeyleri iyileştikçe daha fazla spor ürünü tüketilecek, daha fazla insan spor yapacak, sporu seyredecek. Doymamış bir pazardan bahsediyoruz. Dolayısıyla bu ülkelerin spora ilgi duymaları, spora yatırım yapmaları, sporu bir gelişim aracı olarak kullanmaları spor endüstrisi için küresel ölçekte büyük faydalar yaratıyor. Küresel sporun büyümesinde önemli bir etken oluşturuyor. 

>> Türkiye’de spor endüstrisinin büyümekte olan ülkeler arasındaki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de de son 20 yıldır uluslararası spor etkinliklerine ev sahipliği yapmak adına büyük bütçeler harcandı. Bunun sonuçlarını da aldık. Türkiye, 2000’lerin başından itibaren artan yatırımlar ve görünürlüklerle beraber özellikle 2010 ile 2015 yılı arasına baktığımızda dünyada turizm alanında en öne çıkan ülkelerden biri haline geldi. Spor bu anlamda kullanılan önemli araçlardan biriydi.

Diğer yandan özellikle son 10 yıllık dönemde toplumun her kesiminden insanın spor faaliyetlerine katılması adına özendirici çalışmalar yapılmasıyla spor yatırımlarından toplumun tabanının da fayda sağlayabilmesi mümkün oldu. 1990’larda ve 2000’lerde kulüpler birçok branşta yalnızca elitlere hizmet sunarken şimdi belediyeler ve devlet iştiraklerinin açmış olduğu tesislerde toplumun çok daha geniş kesimlerine spor hizmeti sunulabiliyor. Dolayısıyla günümüzde spor Türkiye’de geçmişe kıyasla çok daha geniş kitlelere erişiyor.

Ancak yapılan yatırımların, ev sahipliği yapılan büyük ölçekli spor etkinliklerinin ve etkinlikler için inşa edilen birçok tesisin işlevsel olmadığını da belirtmek lazım. Spor kültürümüz ne yazık ki futbol ölçeği ile sınırlı kalıyor. Örneğin basketbol gibi bir branşta bir Türk takımı, Anadolu Efes Avrupa şampiyonu oluyor. Bu başarı medyada ne kadar yer alıyor, insanlar bunu ne kadar biliyor? Aynı başarı futbolda kazanılsaydı muhtemelen yer yerinden oynardı, 20 sene bu konuşulurdu. Bu noktada bu işlevselliği sağlayabilmenin yolu sağlıklı bir ekosistem yaratmaktan geçiyor. Ancak bu ekosistem Türkiye’de pek çok şehirde birçok branş için ne yazık ki mevcut değil. Devlet kaynakları tahsis edilmese birçok branş için operasyonel açıdan faaliyet gösterebilecek bir işgücümüz, bütçemiz, kaynağımız yok. Burada önemli olan ekonomik döngüyü yaratabilmek, bunun için talebin olması lazım. İnsanların daha fazla spor yapması, izlemesi, özel sektörün spora daha fazla kaynak aktarması lazım. Bunu yaratmak için de insanların belli bir spor kültürüne, spora ayırabileceği maddi kaynağa ve zamana sahip olması gerekiyor. Spora gönül veren herkesin ortak gayesi de bunların sağlanması.