SPOR
05 Mart 2021

Afrikalı futbolcuların sınır tanımayan yolculuğu

Her yıl Afrika ülkelerinden binlerce genç dünyanın farklı bölgelerine futbolcu olma isteğiyle göç etse de pek azı bu hayalini gerçekleştirebiliyor. Dr. Öğr. Üyesi İlknur Hacısoftaoğlu Avrupa'da 7 ülkede yürütecekleri SINAFE projesiyle Afrikalı göçmen futbolcuları nasıl destekleyeceklerini anlattı. 

...
Dr. Öğr. Üyesi İlknur Hacısoftaoğlu'na göre insan kaçakçılığı, ırkçılık ve ekonomik sorunlar Afrikalı futbolcuların göç ettikleri ülkelerde karşılaştıkları temel sorunlar arasında. 

Her yıl Afrika ülkelerinden binlerce genç dünyanın farklı bölgelerine futbolcu olma hayaliyle göç ediyor. İnsan kaçakçılığı, ırkçılık, ekonomik sorunlar ise pek çoğunu bu hayalinden alıkoyuyor.

BİLGİ Spor Yöneticiliği Bölümü’nün yürütücüsü olduğu SINAFE (Social Inclusion of African Athletes in Europe) Projesi Avrupa’da Afrikalı göçmen futbolcular için bir destek mekanizması kurmayı hedefliyor. İsviçre’de Afrikalı göçmen sporcuları güçlendirme hedefiyle faaliyet gösteren sivil toplum örgütü Mission 89’ın partnerliğinde geliştirilen projede BİLGİ’nin yanı sıra Sırbistan, İngiltere, Portekiz, İsveç ve Fransa’dan üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları çalışmalar gerçekleştirecek.

BİLGİ Spor Yöneticiliği Bölümü Başkanı Dr. Öğr. Üyesi İlknur Hacısoftaoğlu ile Afrikalı göçmen sporcuların yaşadıkları sorunları ve yürüttükleri SINAFE projesinin hedeflerini konuştuk.  

>> Dünyada büyüyen spor endüstrisi sporcuların uluslararası emek göçünü nasıl etkiliyor? Bu göç biçimini karakterize eden unsurlara ve göç hareketinin ardında yatan faktörlere ilişkin neler söylersiniz? 

İlk modern olimpiyatların yapıldığı 1896 yılından bu yana spor, uluslararası organizasyonların ve bu alanda faaliyet gösteren çok uluslu şirketlerin de gelişimiyle küresel bir nitelik kazandı. Sporun bu uluslararası yapısı ve 60’lardan bu yana küreselleşmenin hızlanan ivmesi sporcuların emek göçünü de artırdı. Spor emeği hızla küreselleşti ve coğrafi, politik, kültürel, etnik ve ekonomik sınırları aştı. Artan göç hareketlerine paralel olarak son 30 yıldır bilhassa futbol endüstrileşmiş yapısıyla bu göçün merkezi haline geldi.

Yapılan bir araştırmaya göre FIFA tarafından düzenlenen 2014 yılı erkek Futbol Dünya Kupası'nda, bu turnuva için seçilen 736 oyuncunun yaklaşık yüzde 65’i milli formayı giydikleri ülke dışında yaşıyor ve çalışıyordu. Ayrıca yüzde 12’si doğmadıkları bir ülkeyi temsil ediyordu ve bu tarihinin en yüksek oranıydı. 4 yıl sonra 2018’de gerçekleştirilen kupada da bu eğilim benzer bir şekilde devam etti.

Sporcular elbette göç ederlerken farklı saiklerle hareket ediyorlar. Bu alanda çalışmaları olan Maguire’ın da belirttiği gibi göç eden sporcuları öncüler, yerleşimciler, para yönelimli olanlar, göçebe kozmopolitler ve geri dönenler olarak ayırabiliriz. Öncüler yaptıkları sporu yüceltir ve yerlileri spor kültürlerine dâhil etmeye ikna etmeye çalışırlar. Türkiye’de mesela halter branşının yaygınlaşmasında Bulgar göçmeni sporcular önemlidir. Ya da atletizm branşında Afrika’dan göçen sporcular belirli branşlarda öncülük etmiş ve sporun yaygınlaşmasında katkıda bulunmuştur.

Yerleşimciler sadece sporlarını ülkeye getirmekle kalmaz, aynı zamanda ülkeye de yerleşirler, biraz önce bahsettiğim örneklerden pek çoğu yerleşimci olarak göç ettikleri ülkelerde kalmıştır. Para yönelimli olanlar öncelikle ekonomik nedenlerle motive olurlar ve göç ettikleri ülkeye bağlı kalmazlar. Göçebe kozmopolitler, farklı kültürleri ve ulusları deneyimlemek için göç ederler. Son olarak, geri dönen kişiler kariyer hedeflerine bağlı olarak herhangi bir ülkeye taşınmaya isteklidir. Diğer tüm türler, küreselleşme sürecinde geri dönenler olarak hareket edebilir. Futbol üzerine yapılan diğer çalışmalar ise ekonomik kazanımların, yerleşim, kültürel deneyim ve futbol tutkusunun göç etmede etkili olduğunu ortaya koyuyor.

...
BİLGİ Spor Yöneticiliği Bölümü Başkanı Dr. Öğr. Üyesi İlknur Hacısoftaoğlu yürütücüsü oldukları SINAFE projesinde sosyal kapsayıcılık perspektifiyle Avrupa'daki Afrikalı göçmen futbolcular için bir destek mekanizması oluşturmayı amaçladıklarını belirtiyor. 

Diğer yandan ulusötesi kimliklerden de bahsetmemiz gerekir. Çünkü pek çok sporcu ekonomik nedenler ya da kariyer hedefiyle başka bir ülkeye gidip yerleşiyor; fakat bu sporcuların anavatanlarıyla yoğun ilişkisi devam ediyor. Ya yılın bir dönemini orada geçiriyor ya da ailesiyle bağlarını sıkı bir biçimde devam ettiriyorlar. Özellikle küreselleşmeye bağlı olarak ulaşım ve teknolojik alandaki gelişmeler, en azından COVID-19 pandemisi öncesinde, bu ulusötesi kimliklerin varlığını çok görünür hale getirdi.

Özellikle futbol gibi denetimsiz bir şekilde büyüyen endüstrilerde daha önce nitelikli işgücü olarak göçmüş olan ve görece daha iyi koşullarda göç ettiği ülkede yaşama imkânı bulan sporcuların durumunun günümüzde değiştiğini söylememiz gerekir. Futbolun hızla büyüyen ekonomik varlığı pek çok genci futbol ülkelerinde bir kariyer yaparak futbolcu olma hayaliyle göç etmeye teşvik ediyor. Bu da sadece başarısıyla öne çıkan performans düzeyinde spor yapan kişilerin değil, bu branşa özgü olarak çok daha fazla sayıda gencin göç etmesine neden oluyor. Alan çok büyük, çok parlak, göz alıcı hikâyeler her yerden duyuluyor ve bu gençler o hikâyelerden birinin kahramanı olmak istiyor. Fakat aslında oraya vardığınızda uzaktan göründüğü kadar parlak olmadığını, ışık saçan bölümünün çok küçük bir alan kapladığını görüyorsunuz. Bir kariyer edinmek çok zor, alana girmeyi başarsanız bile ya bir devamlılığı olmayabiliyor ya da hayatınızı idame ettirebileceğiniz bir gelir elde edemeyebiliyorsunuz. Pek çok göçmen ve göçmen olmayan genç futbol endüstrisi içinde sıranın kendisine gelmesini bekliyor. Futbol endüstrisinin denetimsiz bir şekilde büyüyen yapısı içinde göçmen futbolcuların istismara açık olduğu boşluklar oluşuyor. Bu göçün merkezi Avrupa’yken son 10 yılda futbol endüstrisinin büyümesiyle Orta Doğu ve Uzakdoğu’ya da futbolcu göçünün gerçekleşmeye başladığını söyleyebiliriz.  

>> Göç eden Afrikalı sporcuların karşılaştıkları temel sorunlar neler?

Özellikle insan kaçakçılığı göçmen sporcuların karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlar arasında yer alıyor.  Spor bildiğiniz gibi erken başlanan bir kariyer ve 18 yaş altı çok sayıda sporcu başka bir ülkeden gelip menajer olduğunu iddia eden insanlar tarafından turnuvada oynatılacakları hayaliyle kandırılıp insan kaçakçılığına maruz bırakılıyor. Dolayısıyla bu sorun aynı zamanda bir çocuk hakları problemi olarak da karşımıza çıkıyor.

Örneğin Fransa’da 2005 yılından bu yana futbolla ilgili sadece Paris'te 1000'den fazla ve Fransa genelinde ise yaklaşık 7000 düzensiz göç vakası olduğu tahmin ediliyor. CFS (Culture Foot Solidaire) Paris'teki vakaların yüzde 98'inin yasadışı göçmen olduğunu ve yüzde 70'inin 18 yaşın altında olduğunu iddia ediyor.

Diğer yandan ırkçılık yaşanan önemli sorunlardan. Afrikalı sporcular hem toplum içinde hem de taraftarlar tarafından tribünlerde gittikleri ülkelerde ırkçı birtakım tutumlara maruz bırakılabiliyorlar. Irkçılığa ve önyargılara karşı ayakta durabilmeleri için hakikaten çok başarılı olup kendilerini kanıtlamaları gerekiyor. Ayrıca çoğu göçmen sporcu göç ettikleri ülkelerde ne bulacaklarını, onları neyin beklediğini tam olarak bilmeden bu yola çıkıyor. Göçmen sporcuların çoğu turist vizesiyle geliyor ve bir bölümü vizelerini yenileyemediği için kayıt dışı göçmen haline gelebiliyor. Kariyerlerine devam edebilmeleri için bir kulüple kontrat yapmaları çok önemli. Özellikle göçle gelen genç sporcuların kendi haklarını koruyarak bu sisteme nasıl dâhil olabileceklerini öğrenebilmeleri çok zor. Enformel ilişkiler üzerinden yürüyen bir alanda kiminle ilişki kuracağınızı bilmeniz gerekiyor.

Bu ilişkileri kuramayan pek çok göçmen sporcu ekonomik kaygılar nedeniyle de futbol dışı alanlarda çalışmak zorunda kalıyor. Futbol endüstrisinin neon ışıklı gösteri dünyası onlara başka bir masal anlatsa da çoğu göçmen futbolcu hayallerini gerçekleştiremiyor. O hayata kavuşabilecek olan futbolcu oranı ne yazık ki yüzde 1 düzeyinde.

Futbolun şairi Eduardo Galeano’nun “Zamanın Ağızları” kitabında Maradona’nın doğum hikayesini hayal ederken dediği gibi futbolun bir yüzü gümüşse, diğer yüzü tenekeden... Sadece göçmenlere yönelik değil, göçmen olmayanlar için de sömürü mekanizmalarının olduğu, yaralanmaların ardından hiçbir kalifikasyonu olmadan işsiz kalan çok sayıda insanın var olduğu bir alan ne yazık ki futbol.

>> Afrika’dan en çok hangi ülkeler sporcu göçü veriyor? Göçmen sporcular hangi ülkelere göç etmeyi tercih ediyor? Türkiye bu göç trafiğinde nasıl bir konumda?

Afrika’da sporcu göçü veren ülkeler branşlara göre değişiklik gösteriyor. Etiyopya ve Kenya daha çok atletizm alanında göç verirken Nijerya, Fildişi Sahilleri, Gana, Güney Afrika futbol göçü veren ülkeler arasında öne çıkıyor.

Futbol ve atletizmde sporcuların daha iyi koşullarda olabileceklerini düşündükleri Avrupa ülkeleri sporcu göçünde uzun zamandır bir çekim noktası oluşturuyor. Bu anlamda İtalya, İspanya, İngiltere ve Fransa’yı sporcu göçü alan ülkeler arasında sayabiliriz. Türkiye ise 1990’lardan bu yana Afrika’dan göç alan bir ülke ve bugün sporcu göçünde Afrika’dan Avrupa’ya bir geçiş ülkesi olmasının yanı sıra aynı zamanda bir hedef ülke olma konumunda. Dolayısıyla pek çok Afrikalı sporcunun özellikle atletizmde Türkiye’de kalabileceği şekilde bir kariyer planı yaptığını söyleyebiliriz.

Alan çok büyük, çok parlak, göz alıcı hikâyeler her yerden duyuluyor ve bu gençler o hikâyelerden birinin kahramanı olmak istiyor. Fakat aslında oraya vardığınızda uzaktan göründüğü kadar parlak olmadığını, ışık saçan bölümünün çok küçük bir alan kapladığını görüyorsunuz. 

>> SINAFE projesini geliştirme fikri nasıl doğdu? Proje Afrikalı göçmen futbolcuları nasıl desteklemeyi hedefliyor?

BİLGİ Spor Yöneticiliği Bölümü olarak araştırmalar ve düzenlediğimiz etkinlikler yoluyla toplumsal yaşam içinde görünmeyen kesimleri görünür kılmayı hedeflediğimiz çalışmalar yürütüyoruz. SINAFE (Social inclusion of African Athletes in Europe) Projesi’ni İsviçre’de Afrikalı göçmen sporcuları güçlendirmeyi hedefleyen sivil toplum örgütü Mission 89’ın bizimle iletişim kurarak Afrikalı göçmen futbolcuların Türkiye’deki durumuna dikkat çekmesi üzerine geliştirdik.

Daha sonra Türkiye’deki Afrikalı futbolcuların örgütlendiği en önemli derneklerden Association of African Community in Turkey ile tanıştık. Julius Kugor derneğin başında ve benim çok saygı duyduğum bir futbol insanı. Gerçekten canla başla sadece futbolcular için değil Afrika’dan göçen pek çok insan için mücadele ediyor. Dernekte ve bir araya geldikleri futbol kulüplerinde göçmen genç futbolcular için kariyer olanakları yaratmak için çaba gösteriyorlar. Çok şanslıyız ki projenin başında onlarla iletişim kurabildik ve destekçi partner olarak bu projede yer alıyorlar. Bizim birlikte yapacağımız bir iş bu.

Erasmus+ Sport tarafından destek aldığımız bu projede temel hedefimiz sporun bir insan hakkı olduğu yaklaşımından yola çıkarak Avrupa ülkelerindeki Afrikalı genç sporcular için bir destek mekanizması geliştirmek. Bu amaçla projeye özellikle Avrupa’da sporcu göçü alan ülkeleri dâhil etmek istedik. Resmin farklı renklerini gösterecek ve daha bütünsel bir çalışma olanağı sağlayacak kurumları içermeye çalıştık. Türkiye’den BİLGİ’nin yanı sıra Sırbistan, İngiltere, Portekiz, İsviçre, İsveç ve Fransa’dan göç ve spor üzerine çalışan sivil toplum örgütleri ve üniversiteler ile birlikte çalışacağız.

Proje kapsamında Türkiye, Sırbistan, Portekiz, İsveç ve Fransa’da yapacağımız saha çalışmaları ardından göçmen sporcuların ihtiyaçlarını tespit edebileceğimiz karşılaştırmalı bir saha raporu hazırlayacağız. Elde ettiğimiz verilerle her ülkeye özel olarak göçmen sporcuların hakları ve bu alandaki ulusal ve uluslararası düzenlemelere yer verdiğimiz rehber kitaplar oluşturacağız. Böylelikle bu ülkelere sporcu olarak göç edenlerin adım adım yararlanabileceği bir kaynak oluşturmayı hedefliyoruz. Afrikalı sporculara yönelik olarak bu alanda faaliyet gösteren kurum ve kuruluşların faydalanabileceği bir eğitim müfredatı ve politika önerileri geliştireceğiz.

Tüm bu süreçte sosyal kapsayıcılık perspektifiyle göçmen sporcuların sosyal uyum sürecinin karşılıklı kültürlerin etkileşimiyle sağlanabileceği düşüncesinden yola çıkıyoruz. Sadece göç edene değil göç alana da sorumluluk düştüğü görüşüyle hareket ediyoruz. Spor göçmenlerin topluma katılımını sağlamak için çok önemli bir araç. Çünkü her şeyden önce bir dil engeli yok. Ancak spor oyunu oynamak bir uyum ve etkileşim aracı olduğu kadar bir ayrımcılık ve çatışma alanına da dönüşebiliyor. O nedenle göçmen sporcuların toplumsal uyum sürecinin sağlanmasında kurumlara da çok şey düşüyor.