Farklı disiplinlerden akademisyenler Cumhuriyet’in ilk yüzyılını değerlendirdi
BİLGİ Uluslararası İlişkiler Bölümü tarafından düzenlenen “İlk Yüzyılı Biterken Cumhuriyet Konferansı: Demokratikleşme Momentleri, Sıradan İnsanlar ve Siyaset” başlıklı konferans, farklı disiplinlerden birçok akademisyeni bir araya getirdi. Konferansta, Cumhuriyet’in ilk yüzyılı akademisyenler tarafından her yönüyle değerlendirildi
Uluslararası İlişkiler Bölümü tarafından düzenlenen “İlk Yüzyılı Biterken Cumhuriyet Konferansı: Demokratikleşme Momentleri, Sıradan İnsanlar ve Siyaset” başlıklı konferansta farklı disiplinlerden 60’ı aşkın akademisyenin katılımıyla Cumhuriyet’in ilk yüzyılı tartışıldı. Üç gün boyunca 19 farklı konu başlıklı panelde Türkiye ekonomisinden işçi sınıfının deneyimlerine, sosyal politikanın dönüşümünden demokratikleşme momentlerine, seçmen davranışından Türkiye dış politikasına, Kürt meselesinden laikliğe, siyasal iletişimden ideolojilere, kentsel dönüşümden edebiyata, toplumsal cinsiyet ve farklı cumhuriyet kuşaklarına uzanan konular ele alındı.
Konferans, İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Ege Yazgan, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ömer Turan’ın açılış konuşmalarıyla başladı.
‘Türkiye’nin dış açık vermeden büyümesi gerekiyor’
Konferansın “Ekonomi Politikasının Yüz Yılı” başlıklı ilk oturumu Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci moderatörlüğünde gerçekleşti. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin kurucu rektörlerinden Ekonomi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Asaf Savaş Akat Türkiye’nin enflasyonla geçirdiği yıllarının tarihçesine ve nedenlerine değindi. Akat “Türkiye’nin Enflasyon Sınavları” başlıklı konuşmasında Türkiye’nin yüz yıllık enflasyon tarihi üzerinde durdu ve diğer ülkelerle karşılaştırmalar yaptı. Akat enflasyonu anlatırken Türkiye’den örnekler vererek şunları söyledi: “Hızlı büyüyen ülkelerde enflasyon düşük olur. Türkiye enflasyon tarihinde en hızlı büyümeyi dolayısıyla en düşük enflasyonu Süleyman Demirel döneminde yaşadı. 70’lerin sonlarında Ecevit Hükümeti’nde ve 90’larda Tansu Çiller döneminde yüksek enflasyon yaşandı. Bugün de yüksek enflasyonla mücadele devam ediyor. Bulgaristan, Romanya, Sırbistan’da 2000’li yılların başında kişi başına düşen gelir Türkiye’nin çok altındaydı, şu an kişi başına düşen gelir olarak üçü de Türkiye’nin çok üzerinde. Türkiye’nin enflasyon hikâyesi aslında dış açıktır. Türkiye’nin dış açık vermeden büyümesi gerekiyor” dedi.
‘Türkiye ekonomisi kendi dinamizmini harcıyor’
“Türkiye’nin Dış Ticaret Yüzyılı” başlıklı bir konuşma yapan Prof. Dr. Ege Yazgan ise “Dış ticaretimiz 1980’lerden bu yana hızla büyüyor. Ancak dış ticaret büyürken dışarıdan ithalatla aldıklarınız ihracatla dışarıya sattıklarınızı karşılamaya yetmiyor ve sürekli açık veriyorsunuz. Türkiye’nin 460 milyar dolar civarında dış borcu var. Bu çoğunlukla kısa vadeli sermaye hareketi olarak ülkeye geliyor; uzun vadeli yatırım olarak pek gelmiyor. Büyümeniz tamamen dış kaynak girişine ve dolayısıyla o kaynak girişi sayesinde dışardan aldığınız mala bağlı olduğu zaman bu durum büyümeyi aksattırıyor. Önemli olan istikrarlı olmak.” dedi. Yazgan, ekonomide orta vadeli sanayileşme politikası olmadığı ve uzun vadeli eğitime ve kurumlara yatırım yapılmadığı için Türkiye ekonomisinin kendi içindeki dinamizmini de harcadığını dile getirdi.
Erken sanayisizleşmenin sonuçlarını bugün yaşıyoruz
Prof. Dr. Ebru Voyvoda ise; “Türkiye’de Büyüme, Sanayileşme, Sanayisizleşme” başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi. Voyvoda, Türkiye’nin ikinci yüzyılına başlarken ülkenin ekonomisinde yapısal, kronik meşakkatli bir noktada olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Türkiye çoklu ekonomik krizleri derinden yaşayan bir ülke. Dış borcun enerji ve inşaat odaklı harcanması, küresel ekonomiyle tam olarak eklemlenememe, düşük maliyetli iş gücü ve bağımsız ekonomik politika üretememe gibi faktörler nedeniyle sanayileşme sürecini tamamlayamadan erken sanayisizleşme sürecine girmiştir. Bu da dış borca ve koşullara bağlı bir sonuç ortaya çıkarmıştır” dedi.
Cumhuriyet’e edebiyat gözlüğüyle bakmak
“100 Yıla Kurgu Dünyasından Bakmak” başlıklı panelde konuşan Dr. Öğr. Üyesi Engin Kılıç, Doç. Dr. Çimen Günay Erkol ve Doç. Dr. Erol Köroğlu, Cumhuriyet’in ilk yüzyılını edebiyat açısından değerlendirdiler.
Kılıç, “Erken Cumhuriyet Döneminde Cumhuriyet Tahayyülleri” başlıklı konuşmasında Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Ankara romanını ele alırken Günay Erkol, “Hilmi Ziya Ülken’in Cumhuriyet felsefesi, Erkeklik ve Yarımadam” başlıklı konuşmasında Cumhuriyet dönemi siyasetinin edebiyat üzerindeki yansımaları analiz etti.
Doç. Dr. Erol Köroğlu ise “Babalar ve Rejim: Türkçe Romanda Erken Cumhuriyet Döneminin Temsil ve Eleştirisi” başlıklı konuşmasında Adalet Ağaoğlu’nun “Ölmeye Yatmak” romanını ve Sevgi Sosyal’ın “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti” romanlarını değerlendirdi. Edebiyatın Cumhuriyet’i kendine özgü biçimlerde geliştirdiğini belirten Köroğlu, "Cumhuriyetin yüzüncü yılında edebiyatın sunduğu imkanların daha fazla değerlendirilmesi gerekiyor. Daha iyi hazmedilecek bir geçmiş anlatısına ulaşmamız tüm toplum adına büyük bir kazanç olacaktır. Bu kazançtan toplumca mahrum kalmamayı umalım” dedi.
‘Eşitsizlikleri nasıl aşabileceğimize dair somut politikalar geliştirmeliyiz’
Dr. Ayşe Köse Badur’un moderatörlüğünde gerçekleşen “100 Yılda Dönüşen Haklar” başlıklı panelde ise İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci ve Doç. Dr. Eylem Ümit Atılgan söz aldı.
Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, “Cumhuriyet’in 100. Yılında Haklardan Yapabilirliklere” başlıklı konuşmasında Cumhuriyet’in getirdiği vatandaşlık haklarını yapabilirlik kavramı üzerinden değerlendirdi. Uyan Semerci, herkesin farklı kabiliyet, kapasite ve yaşamsal koşullara sahip olduğu toplumda devlet politikaları oluşturulurken insanların yapabilirlikleri göz önünde bulundurularak gerçekçi politikalar üretilmesi gerektiğini vurguladı.
Uyan Semerci, “Cumhuriyet ile vatandaşlara verilmiş hakların kimler için yapabilirlik haline geldiğini görmek ve buna bağlı olarak içinde olduğumuz koşullardaki eşitsizlikleri nasıl aşabileceğimize dair somut politikalar geliştirmek önem taşıyor. Maalesef hukuki düzeyde, haklar bağlamında kâğıt üzerinde tanınan eşitlikler hayatımıza bu şekilde geçmemiş durumda. İçinde var olduğumuz ve üst üste binmiş krizler açısından bu eşitliği hayata geçirebilmek çok önemli; çünkü her tür kriz dezavantajlı ve kırılgan grupları derinden etkiliyor” dedi.
‘Gençler en az oy veren kitle’
BİLGİ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Başak Akkan’ın moderatörlüğünde gerçekleşen “100 Yıla Seçmen Davranışı Üzerinden Bakmak” başlıklı panelde ise “Türkiye’de Seçmen Davranışı: Genel Bir Bakış” adlı konuşmasıyla söz alan Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Türkiye’deki çok partili dönem üzerinde durdu.
1945 sonrasından günümüze kadar seçmen davranışının nasıl değiştiği hakkında bilgiler veren Kalaycıoğlu, “Gençler en az oy veren kitle, genellikle seçime katılmıyorlar, sadece Türkiye’de değil tüm dünyada bu böyle. Obama’nın seçildiği Amerikan seçimleri incelendiğinde o dönem sosyal medyanın kullanıldığı görülmüştür. Özellikle kolejde okuyan Amerikalı gençler devrim mahiyetinde seçime katılarak ilk defa siyahi bir başkanın seçilmesini sağladılar. Bizde de gençler seçime katılırsa devrim olur” diye konuştu.
‘İleriye baktığımızda hiçbir şey karanlık değil’
Konferansın kapanış panelinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Emeritus Prof. Dr. İlter Turan ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Feride Çiçekoğlu konuşma yaptı.
“Türk Devrimi Neleri Devirdi” başlıklı bir konuşma yapan Turan, “Türkiye’de toplumdan ziyade merkezden kaynaklanan bir değişim olduğu için değişim daha sonraki dönemlerde de daha çok devlet seçkinleri tarafından üstlenilen bir sorumluluk olarak görülüyor. Değişim zaten devletin yenilgiye çare aramasıyla başladı, devlet toplumu bu yönde şekillendirmeye çalışmıştır. Yakın zamana kadar toplumun önemli kesimi kırsal ve ulusal hayattan kopuk yaşamaktaydı. Şimdi bu değişmekte ve değişim talepleri topluma doğru kaymaktadır” dedi. İlk yüzyılı biterken Cumhuriyet’in gelecek yüzyılına ilişkin temennilerde bulunan Turan, adalet, özgürlük, hukuk devleti ve sosyal adaletin önemine vurgu yaptı.
Prof. Dr. Feride Çiçekoğlu ise “Cumhuriyet: Şimdiden Geriye, Bugünden İleriye” başlıklı bir konuşma yaptı. Çiçekoğlu gelecekle ilgili iyimser bir tablo çizdi ve şunları söyledi: “Artık bütün öğrencilerimiz benzer bir dil konuşuyor. Bundan ötürü çok büyük sevinç duyuyorum. Geçmişten şimdiye kadar getirdiğimiz pek çok tortu, pek çok acı var, evet; ama ben ileriye bakınca çok karanlık bir şey görmüyorum. 21. yüzyılda birçok şeyin değiştiğini görmek bana sevinç veriyor. Hepinize bardağın dolu, aydınlık tarafına bakmayı öneriyorum.”