'Performans Sanatı Pratikleri' izleyiciyle buluştu
BİLGİ Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Programı Sahne Sanatları Alanı öğrencileri “PA315 Performans Sanatı Pratikleri” dersinde gerçekleştirdikleri performanslar aracılığıyla deneyimledikleri duyguları anlattı
BİLGİ Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Programı (Sahne Sanatları Alanı) ve uluslararası performans sanatı platformu Performistanbul işbirliğiyle yürütülen “PA315 Performans Sanatı Pratikleri” dersi kapsamında BİLGİ öğrencilerinin hazırladığı performanslar izleyiciyle buluştu.
Hem online mecralarda hem de fiziksel ortamda sergilenen 15 performans, Performistanbul’un sanatçıları ve küratörleri mentorluğunda tasarlandı. Öğrenciler, gerçekleştirdikleri performanslar aracılığıyla deneyimledikleri duyguları anlattı.
'Ne’den Korkuyorsun?'
Altınay Kapısız’ın Ekin Bernay mentorluğunda gerçekleştirdiği “Ne’den Korkuyorsun?” isimli performansı, korkularını bir başkasına açmaya cesaret edebilen kişilerin kolektif katılımıyla şekillenen bir performans projesi.
Kapısız, bu projeyle yıllarca zihinlerimize kazınmış korkuların paylaşılabilmesi için için bir alan açtığını söylüyor. “Hiç yüksek sesle dile getirmediğimiz korkuları dürüstçe ve olduğu gibi dillendirebilir miyiz sorusu çıkış noktamdı. Katılımcılar bu soruyla içsel bir sorgulamaya giderken hem kendi hem de başkalarının seslerini duyacakları kolektif bir alana dahil oldu. İlk kez performans esnasında dinlediğim bu seslerin bendeki karşılıklarını boynuma bağlı bir kumaşa aktardım. Ses çıkarmak, birbirimizi duymak, dinlemek ve sesimizin, fikrimizin, hissimizin yansımalarını görmek yalnız olmadığımızı hatırlattı” diyor.
‘Çocuk istismarına dikkat çekmek istedim’
Bir ses performansı olarak tasarlanan, Ayşin Can’ın Ekin Bernay mentorluğunda gerçekleştirdiği “Görün-meyenler” adlı performansı çocuk istismarına dikkat çekerek bu alanda bir farkındalık yaratmayı amaçlıyor.
Can, “Performans projesini oluşturma sürecimin başlangıcı benim için çok zordu; çünkü ben de çocukken cinsel istismara uğradım. Yaşadığım şeyleri gerçekten kelimelerle ifade etmek benim için hâlâ çok zor. Bu yüzden proje sürecimde ilk başta kendime bile itiraf edemediğim şeylerle yüzleşmek ve artık bazı şeylerle barışmam gerektiğini anlamam benim için büyük bir adım oldu. Performanstan sonra kalbimdeki ağırlığın hafiflediğini ve rahatladığımı hissettim” diyor.
Can, projeyi bir ses performansı olarak tasarlamasının nedenini ise şöyle açıklıyor: “Sesleri kullanarak insan bedenini ve duyularını tetikleyebileceğimi keşfetmemle birlikte çocukluğumdan bu yana aklımdan çıkmayan, yaşadığım kötü süreçlerden kalan sesleri birleştirerek ses tasarımları yapmaya başladım. Kendi içselleştirdiğim sesleri ve benim gibi acı çeken çocukların içindeki çığlıkları sizlere göstermek, onları duymanızı sağlamak istedim.”
Akıp giden zamana karşı ‘Köklenmek’
Bilge Yüceer’in Leman Sevda Darıcıoğlu mentorluğunda gerçekleştirdiği “Köklenmek” adlı performansı akıp giden zamana karşı durmayı insan ve doğa ilişkisini ele alarak sorguluyor.Performans, belirsizliklerin arttığı bir süreçte zamana karşı koştuğumuz gerçeğinden yola çıkarak Yüceer’in “zihnini rahat bırakmayan” bir cümleden yola çıkıyor: “Ayaklarım yere basmıyor.
”Yüceer, “Zaman hızlıca akıp giderken ben o akıntıya karşı durmak, canlı ve deneyimli bir varlığın, bir ağacın yanında köklenmeyi deneyimlemek istedim” diyor. Sırtını ağaca dayayarak başladığı performansta akıp giden zamanı hissederek kendi ayaklarının üstünde tek başına durabileceğine inanmış halde adım adım kopuyor ağacın gövdesinden.
“Esintinin salladığı dalları ve yaprakları izlerken, plazalar takıldı gözüme. Doğaya tam olarak erişemememizin bir göstergesi, belki de tüm performansın temeliydi bu” diyor.
Ömrüm geçsin diye oyalanırken…
“Ömrüm geçsin diye oyalanırken…” Elif Okyay’ın Azra İşmen ve Simge Burhanoğlu mentorluğunda gerçekleştirdiği ve ömür kavramını temsilen gün doğumundan gün batımına dek on saat on dakika boyunca sürdürdüğü bir performans.
Okyay, “Yaşamın tüm zenginliği ve olanakları karşısında gerçekleştirdiğimiz her eylemin ömrümüzün geçmesine sebep olan eylemlerden ibaret olduğu düşüncesinden yola çıktım. Performansın içinde kendimi herkes adına zamanla mücadele eden, sabırla bekleyen bir nöbetçi gibi hissettim. Performansın başında zamana sabredemeyen, sıkılan, eğitilmesi gereken küçük bir çocuk gibiyken gün batımına yaklaştıkça zamanın yavaşlamasını ve hiç bitmemesini istedim” diyor.
‘Hepimiz içimizdeki iktidar tohumunu suluyoruz’
Tolga Cuğ’un Batu Bozoğlu mentorluğunda gerçekleştirdiği “Tahterevalli” performansında katılımcılar Cuğ ile tahterevalli üzerinde 10 dakika boyunca oyun oynadıktan sonra hissettikleri duyguları kâğıttan yapılmış bayraklara yazıp ipe astı.
Tahterevallinin kendisine iktidar, dualite, güç, yalnızlık gibi kavramları anımsattığını belirten Cuğ, “Hepimiz içimizdeki iktidar tohumunu günlük eylemlerimizle, davranışlarımızla, ilişkilerimizle hatta bedenlerimizle suluyoruz ve yetiştirdiğimiz iktidarı büyük bir istençle kullanıyoruz. Ben de bedenlerimizde performansa dönüşmüş iktidarı tahterevalli oyunu ile araştırmak istedim” diyor.
Cuğ performansın kendinde uyandırdığı duyguları ise şöyle anlatıyor: “Her katılımcı ile çeşitli fikirler, hisler elde ettim. Kimiyle dengede kalmak için inanılmaz mücadele verdim, kiminin yaptığım her hamleyi kabul etmesi beni öfkelendirdi. Ama en zoru hiç oyun arkadaşımın olmadığı, tahterevallinin ucunda saatlerce yalnız beklediğim zamanlardı. Performans bambaşka fikir ve hislerle beni dönüştürdü. Hâlâ yalnızlık ve iktidar üzerine düşünüyorum.”
Yargılamadan uzak bir “itiraf gecesi”
Anonim bir performans projesi olan “…Çünkü Bilmeni İstiyorum” itiraf etmek ve ettirmek temasını korku, teşhir, iktidar kavramları üzerinden ele alıyor. Zeynep Duman’ın Dila Yumurtacı mentorluğunda gerçekleştirdiği 7 saatlik online performansta katılımcılar, itiraf etme ve ettirme durumunun iktidarı pekiştirmek yerine nasıl bağışlamayı veya rahatlamayı sağlayabileceğini araştırdı.
Duman, herkesin eşit şartlarda katıldığı, endişe, yargılama, onaylama, ifşa etme ve etiketlemeden uzak bir “itiraf gecesi” tasarladı ve katılımcılar Discord uygulaması üzerinden yalnızca yazılı iletişim yoluyla gece yarısından sabah 07.00’ye kadar itiraflarını paylaştı. Duman, “Bir geceliğine tüm arzular, rüyalar, korkular, çürükler, kusurlar, iyileşmeler, kabullenmeler görünür oldu. Bir şeyi en çok kendimize itiraf etmenin zor olduğu gerçeği ortaya çıktı. Kendine karşı dürüst olamıyorsun, çünkü içeride bir yerde o teşhir mekanizmasının bir parçası yaşıyor. Yargılıyor, etiketliyor ve ötekileştiriyor” diyor.
‘Çamura bulandıkça kendimi aradım’
“Noktasız Bol Virgüllü,” Gülce Bulduk’un toprağı, suyu, kendi bedenini birer aracı malzeme olarak kullanıp benliğini nesne dâhilinde tanıdığı, tanımladığı bir performans. Bulduk, Dila Yumurtacı mentorluğunda sergilediği bu performansta sınırsız, sonsuz, virgülle uzayıp giden bir cümleyi anlamaya çalışır gibi toprakla bütünleşmiş bedenini dinliyor.
Bulduk, başı hariç tüm bedenin toprağa gömülü olarak başladığı performansın başlangıçta zor olduğunu; ancak toprak ve suyla iletişimi güçlendikçe süreçten keyif almaya başladığını söylüyor.
Bulduk, “Suyla, toprakla, çamurla bulanmış, hemhal olmuşken içerideki katışmamış Gülce’yi aradım. Bulandığım çamur kendimle olan ilişkimin bir aracı oluyordu ve bunu performans esnasında plansız bir şekilde deneyimlemek benim için çok kıymetliydi” diyor.
Boş duvarda bir gün batımı…
İris Göğüsgeren’in Özlem Ünlü mentorluğunda sergilediği “Hepimiz bir gün, batımı” performansçının kendi odasında bulunan boş bir duvara katılımcının cevapları ve fikirleri ile bir gün batımı resmi yaptığı 30 günlük bir performans olarak sergileniyor.
Her gün Instagram üzerinden canlı yayınlanan performansıyla ilgili Göğüsgeren, “Bu süreci kendi başıma değil, başkalarının fikirleri ve cevapları ile birlikte deneyimleme isteğimin sebebi gün batımının da tıpkı biz insanlar gibi farklılıkların armonisini oluşturduğunu düşünmemden kaynaklanıyor. Zamanı, mahremiyeti, samimiyeti düşündüğüm ve sorguladığım keyifli bir süreç oluyor” diyor.
Görkem Celayir’in “Seni izliyor olacağım” Tanya Arısoy’un “Üç”, Hasan Eflatun Akay’ın “432Hz Theory”, Göksu Göker’in “Bir Su, Bir Nefes”, Ece Devrim Küreksiz’in “Kaçırmasam olur mu?”, Zeynep Su Topal’ın “Dedemden öğrendim/silahsız yürümek”, Umut Rışvanlı’nın “Umutsu” performansları sergilenen diğer çalışmalar arasında yer alıyor.
“PA315 Performans Sanatı Pratikleri” dersinin Instagram hesabı için tıklayın.