‘Orkestra şefliğinde en çok ekip olarak yaratma hissini seviyorum’
Nisan Ak, Türkiye’nin sayılı kadın orkestra şeflerinden… BİLGİ Müzik’ten mezun olduktan sonra eğitimine devam ettiği Amerika’da şimdi pek çok orkestraya şeflik yapıyor. Ak ile müzik serüvenine dair konuştuk.
Türkiye’nin ve hatta dünyanın sayılı kadın orkestra şeflerinden Nisan Ak, BİLGİ Müzik Bölümü’nden mezun olduktan sonra lisansüstü eğitimine devam etmek için gittiği Amerika’da pek çok orkestraya şeflik yaparak Türkiye’yi başarıyla temsil ediyor.
City University of New York’ta orkestra şefliği üzerine aldığı yüksek lisans eğitiminin ardından şimdi University of South Carolina'da doktora yapıyor. Bruch Oda Orkestrası ve Richmond Oratoryo Topluluğu’nun müzik direktörlüğünü yürüten Ak, Aiken Senfoni Orkestrası ve Columbia Oda Orkestrası’nda asistan şef olarak çalışmalarına devam ediyor. Aynı zamanda Youtube’da “Herkes için Klasik Müzik” kanalıyla kısa sürede binlerce insana klasik müziği sevdirmeyi başardı. Ak ile müzik serüvenine dair bir söyleşi yaptık.
>> Müziğe nasıl ilgi duymaya başladınız?
Müziğe kendimi bildim bileli ilgim vardı. Çocukken gitar çalmak istemiştim ve klasik gitar eğitimi aldım. Liseyi İstanbul Avni Akyol Güzel Sanatlar Anadolu Lisesi’nde okudum. Orada tam zamanlı müzik eğitimi ve piyano dersleri almaya başladıktan sonra müzik alanında ciddi bir ivme kazandım ve besteler yapmaya başladım. İlk yazılı bestemi 15 yaşında yaptım. Üniversitede BİLGİ Müzik Bölümü’nü tercih ettim. Bestecilik üzerine yoğunlaşmak istiyordum. İlk başlarda orkestra şefi olma hayalim yoktu. Hayat beni biraz oraya yönlendirdi.
>> Orkestra şefliğine yöneliminiz nasıl oldu?
BİLGİ’de bir gün piyano çalışırken yan odada hocamız Tolga Tüzün’ün post tonal armoni dersi yapılıyordu. Post tonal armoni de alışık olmadığımız bir armoni tarzı ve çalarken adapte olması zor. Öğrenciler kapıyı tıklattılar, dediler ki “Biz prova yapıyoruz. Kendi bestelerimizi çalıyoruz. Ama takip edemiyoruz birbirimizi. Bizi 4’lük sayarak yönetecek biri lazım.” Ben de provayı yönettim. Bir iki gün sonra “Konserde de şefe ihtiyaç duyacağız, bizi yönetmeye devam eder misin” diye sordular. Konseri de yönettim. O konserde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı’ndan hocalar beni izlemiş. Bu kız Mimar Sinan’da misafir öğrenci olsun, şeflik dersi alsın demişler. Kabul ettim. Evren Çöloğlu’ndan dersler aldım.
Sonra BİLGİ’nin bursuyla Londra ve New York’ta şeflik üzerine master class’lara katıldım, teknik öğrendim. New York’ta katıldığım master class’taki hocam aynı zamanda City University of New York’ta hocaydı. Beni yüksek lisansa davet etti. Ben de BİLGİ’de lisans eğitimimi bitirdikten sonra Amerika’ya gittim ve yüksek lisansımı bu üniversitede tamamladım. Şu an University of South Carolina'da doktora yapıyorum. Orkestra şefliğini lisans eğitimime başladığımda hiç düşünmemiş olsam da şimdi çok seviyorum. O yüzden hiç bırakmak istemiyorum.
>> Orkestra şefliğinin en çok hangi yanını sevdiniz?
Ben çocukken bile herkesin yer aldığı ve mutlu olduğu organizasyonlar yapmayı çok severdim. Bir orkestra konserinin yapılabilmesi için hem artistik hem de lojistik açıdan organizasyonlar yapmak gerekli. Bir orkestra olarak bir araya gelerek bir şey yaratma hissini çok seviyorum.
>> ABD’de Bruch Oda Orkestrası ve Richmond Oratoryo Topluluğu’nun müzik direktörlüğünü yürütüyorsunuz…
Richmond Oratoryo Topluluğu’nun kurucusu değilim, şefiyim. Ancak Bruch Oda Orkestrası benim bebeğim. Bruch Oda Orkestrası’nı 2018’de kurduk. Okuduğum University of South Carolina’dan burs alarak Max Bruch’un keman konçertosunu çaldığımız bir konser verdik. Tek seferlik bir konser yapıyoruz, diye yola çıktık. İsmini de o yüzden Bruch Oda Orkestrası koydum. Konsere çok büyük ilgi görünce başka konserlerle devam etmeye karar verdik. Sözleşmeli orkestra üyelerimiz dışında 4 kişilik bir ekibimiz var. Hepimiz aynı okulda öğrenciyiz, hepimiz kadınız ve hepimiz 30 yaş altıyız.
>> Kariyerinizde başarınıza katkısı olduğunu düşündüğünüz dönüm noktaları neler oldu?
BİLGİ’de aldığım müzik temelinin çok faydasını gördüm. Özellikle Turgut Pöğün’den aldığım ritim dersi sayesinde ritmim çok iyiydi ve o yüzden New York’ta yönettiğim eser çok beğenilmişti. Çünkü ritmik olarak çok komplike bir eserdi ve ben onu yönetmeyi başarabilmiştim. O yüzden New York’taki hocam çok etkilenip beni yüksek lisansa çağırmıştı. Yine şeflik ile ilgili en büyük kırılmalardan biri doktora okurken oldu. Buradaki hocam dünyaca tanınan çok büyük bir pedagog. Onun metoduyla tekniğim ve müzikalitem çok gelişti. Ayrıca Bruch Oda Orkestrası’nı kurmam çok şey değiştirdi. Öncesinde hep misafir şeflik yapıyordum. Artık gerçekten müzik direktörü olduğum, bütün fikirlerimi bir orkestraya geçirebildiğim bir alan var. O yüzden Bruch Oda Orkestrası benim için her dakika bir aydınlanma süreci oluyor.
>> ABD’deki müzik kültürü sanatınızı nasıl etkiledi?
O kadar yüksek seviyede bir müzik yapılıyor ki… Bana hep ne kadar ilham vericisin, diyorlar. Benim böyle olmamın sebebi sanırım o iyi müzikleri dinlemiş olmam ve o kadar iyi müzik yapmak istemem. ABD’de ne yapmak istediğimi gördüm, diyebilirim.
>> Youtube kanalınız “Herkes için Klasik Müzik” büyük ilgi gördü. Nasıl karar verdiniz bu kanalı açmaya?
Youtube kanalı açma düşüncesi aklımda hiç yoktu. Bu işi düzenli yapacağımı hiç düşünmezdim. Youtube’un bu kadar kitlesi olduğunu da bilmiyordum. 2017’de doktorada besteci ve orkestra şefi Leonard Bernstein ile ilgili bir ders aldım. Onun önemli işlerinden biri parçaları önce açıklayıp sonra orkestrayla çaldığı “Young People’s Concerts” serisi. Aldığım derste aynı Bernstein gibi kameraya müziği açıkladığım bir ödev yapmam gerekti. Çaykovski’nin İkinci Senfoni’sinin ikinci bölümünün başını anlattığım İngilizce bir video çektim. 2019’da bana bir prodüktör mesaj attı ve TV’de profesyonel olarak aynı işi yapmak isteyip istemeyeceğimi sordu. Bunun için bir demo çekip yolladım, beğendiler. Demoları IGTV’ye yükleyince videoları Youtube’a koymam için çok fazla yorum geldi. Youtube’a koyduğumda o kadar ilgi gördüm ki… Takipçilerimin ilk 10 bini o ilk bir iki günde geldi. Hayatımda bu kadar ilgi gördüğümü hatırlamıyorum.
>> Herkesin içinde klasik müziği anlama isteği varmış sanki…
İstiyorlarmış gerçekten. Klasik müzik hep biraz mesafeli geliyor insanlara; ama aslında çok eğlenceli bir müzik türü ve keşfettikçe kendini iyi hissediyorsun. Bir yapboz gibi… Anlamak için eğitime gerek yok, sadece kulakları biraz açmak gerekiyor. Ben de bunu yapıyorum. Bakın böyle dinleniyor, hep beraber dinleyelim, diyorum. Ben gelen ilgiden dolayı çok mutluyum.
>> Türkiye’nin sayılı kadın orkestra şeflerinden birisiniz. Dünyada da kadın orkestra şeflerinin sayısı erkeklere kıyasla az. Neden kadınları bu meslekte yeterince görmüyoruz?
Orkestra şefliği çok geleneksel bir iş. Orkestralar ilk kurulduğunda kadınların çalışma hakları yoktu ve bu denli geleneksek bir sektörde liderlik pozisyonlarında kendilerini kabul ettirmeleri zor oldu. Zaten dünyaya baktığımızda köklü orkestralarda çalan kadın müzisyenlerin sayısının da az olduğunu görüyoruz. Hala savaşıyoruz. Örneğin Türkiye’de şu anda tam zamanlı çalışan kadın orkestra şefi yok. Kadın orkestra şefi olarak birkaç kişiyiz, ancak hepimiz misafir şeflik yapıyoruz. Aradaki farkı şöyle açıklayayım… Müzik direktörü olmak bir şirketin yöneticisi olmaksa misafir şeflik o şirkette bir proje için danışman olarak çalışmak gibi… Müzik direktörü olduğunuzda bütün fikirlerinizle bir orkestraya ilham verebilirsiniz. Fikir sizde, yönetme şekli sizde… Ne yazık ki şu an Türkiye’deki orkestralarda tek bir kadın müzik direktörü yok.
>> Neden sizce?
Türkiye’de bu sektörde kadın olarak cesaret etmek zor. Cesaret ettiğiniz zaman cinsiyetçilikle karşılaşıyorsunuz. Engeller bu anlamda çok, ama destek de çok… Desteğin çoğu ise kadınlardan geliyor. Kendimde de fark ettiğim bir nokta şu ki orkestra şefliğinde rol modellerimiz hep erkekler olmuş. Orkestra şefi olana kadar kadın orkestra şefi görmemiştim. Dolayısıyla bir kadın olarak orkestra şefi olmayı daha önce hayal etmemiştim. Şimdi o kadar çok mesaj geliyor ki kız çocuklarından veya yaşıtım kadınlardan, “sizden gördüm ben de bu işi yapmak istiyorum” diye… Daha önce hiç düşünmezdim rol model olacağımı. Çok mutlu oluyorum. Yaptığım işi devam etmemi sağlayan o geri bildirimler biraz da…
>> Türkiye’de kadın sanatçıların aynı çatı altında toplanacağı bir kolektif kurma düşünceniz var.
Birkaç gündür müzikte başarılı kadınlara dair tweet’ler atıyorum. Sonra biz neden bir araya gelmiyoruz ki, diye düşündüm. Bence toplumsal cinsiyet odaklı, kadın sanatçıların birleştiği bir topluluk oluşturma vakti geldi. Türkiye zaten çok ilham verici bu konuda. Mimarlar, oyuncular, müzisyenler, ressamlar bir araya gelelim, bir kadın sanatçı birliği kuralım istiyorum. Bir şeyler yapmamız lazım.
>> Önümüzdeki dönemde yapmak istediğiniz projeler neler?
“Herkes için Klasik Müzik” kanalımı daha çok geliştirmek istiyorum. Youtube işin içine girdikçe daha fazla yatırım gerektiren bir alan. Ayrıca çektiğim videolarda yaptığım işi Türkiye’de sahnede gerçekleştirmek istiyorum. İlk yarıda konserde çalınacak müzikleri açıkladığım, ikinci yarıda ise çaldığımız bir format düşünüyorum.
>> Türkiye’de orkestra şefliği yapmayı düşünür müsünüz?
Çok isterim. Ancak ne yazık ki Türkiye’de pozisyon yok. Ayrıca orkestra sayısı da az. Şu an ABD’de bulunduğum eyaletteki orkestra sayısı Türkiye’deki toplam orkestra sayısından daha fazla. Burada serbest çalışarak geçimimi sağlayabiliyorum. Türkiye’de ise bu çok zor. Türkiye’deki durum bütçe ve dinleyicilerin ilgisiyle de ilişkili. “Herkes için Klasik Müzik” videolarını yapmamın sebebi biraz da klasik müziğe ilgiyi artırmak… İlgiyi artırırsak bütçe buluruz, çünkü insanlar konserlere gelmeye devam ederler.