‘İnsan merkezci bir dünyanın sınırları daralıyor’
BİLGİ İletişim Fakültesi tarafından yayımlanan Hayvan Dostu İletişim Kılavuzu üzerine konuştuğumuz İletişim Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Bârika Göncü, “Dünyaya insan merkezci bir bakış açısıyla yaklaşıyoruz. Ancak bugün gezegenin geldiği noktada bu yaklaşımla devam etmek giderek imkânsızlaşıyor. Bu bakış açısından ne kadar önce çıkabilirsek dünyayı o kadar yaşanabilir hale getiririz” diyor
Oregon Üniversitesi’nden Prof. Debra Merskin ve Georgia Devlet Üniversitesi’nden Doç. Dr. Carrie P. Freeman tarafından hazırlanan “Hayvan Dostu İletişim Kılavuzu”, BİLGİ iletişim Fakültesi tarafından medya, psikoloji ve hukuk alanlarında uzman akademisyenlerin katkılarıyla Türkçe’ye uyarlandı.
Kılavuz, gazetecilik, halkla ilişkiler, reklam ve eğlence sektörlerinde çalışan iletişim profesyonellerine “insan dışındaki diğer tüm türlerin adil, dürüst ve saygılı bir şekilde nasıl anılması gerektiği” konusunda rehber olmayı amaçlıyor.
Kılavuzun editörlüğünü üstlenen BİLGİ İletişim Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Bârika Göncü, kılavuzu yayımlama amaçlarını şöyle anlatıyor: “Özellikle son dönemde hem dünyada hem de Türkiye’de hayvanlar ve kullandığımız dil üzerine bir farkındalık oluşmaya başladı. Hem bu alanda hayvan ve insan arasındaki etkileşimi çözümlemeye yönelik akademik çalışmalar, hem de hayvan hakları ve yaşam savunuculuğu alanındaki mücadele bu farkındalığın artmasında etkili oldu. Giderek medyanın ve diğer iletişim disiplinlerinin de gündemine giren bu farkındalığa cevap verecek bir kılavuz yayınlayarak bu alanda bir öncülük yapmak istedik. Bu konuyu gerek medyanın gerekse halkla ilişkiler, reklamcılık ve eğlence sektörlerindeki profesyonellerin dikkatine sunmayı amaçladık. Kılavuzun yayımlanması Prof. Merskin ve Doç. Dr. Freeman’ın metnin Türkçeye uyarlanması için verdikleri izin ve Fakülte Dekanımız Prof. Halil Nalçaoğlu’nun cesaretlendirici vizyonu ile mümkün oldu.”
‘İletişimin etki gücünü hayvanlar lehine çevirebiliriz’
Göncü’ye göre günümüzde medya ve diğer iletişim disiplinlerinde hayvanların yaşamına saygı ve ekolojik sorumluluk bağlamında bir farkındalık oluşsa da bu hassasiyet ne yazık ki yeterli düzeyde değil.
İletişim profesyonellerinin etki güçlerini hayvanlar lehine kullanabileceklerini belirten Göncü, bunun nasıl mümkün olabileceği konusunda şunları söylüyor:
“Medya insanların her türlü konuya bakış açısını olumlu ya da olumsuz yönde etkileme ve dönüştürme gücüne sahip. Bu nedenle, hayvanlarla ilgili haberlerde kullanılan dilde ve içeriklerde hayvan odaklı bir yaklaşım benimsenmeli. Diğer yandan reklamcılık, halkla ilişkiler, eğlence sektörlerinde çalışan profesyoneller hedef grupları ve paydaşları nasıl etkileyebilecekleri konusunda tecrübeliler ve bu tecrübelerini hayvanlar lehine kullanabilirler. Örneğin, reklamlarda, film ve dizilerde tüm türlere saygılı rol modellerine yer verilebilir ya da tutsak edilmiş, özgürlüğü kısıtlanmış hayvanlar yerine dijital teknolojiler kullanılabilir. Yine halkla ilişkiler alanında bir kurumun bütün paydaşlarına yönelik iletişim stratejileri, taktikleri belirlenirken hayvanlar da bir paydaş grubu olarak dikkate alınabilir; kurumlar hayvanlar lehine çalışmalar yapmaları ve olumlu mesajlar vermeleri için teşvik edilebilir.”
‘Dünyaya insan merkezci bir bakış açısıyla yaklaşıyoruz’
Peki, iletişim alanında hayvanlar ile ilgili körlük neden kaynaklanıyor? Göncü’ye göre bunun nedeni insan merkezci bir yaklaşımın hayatımızın diğer alanları gibi iletişim alanına da egemen olması:
“Dünyaya insan merkezci bir bakış açısıyla yaklaşıyoruz. Ancak bugün içinde yaşadığımız doğanın ve gezegenimizin geldiği noktada sadece insanı merkeze koyarak dünyaya bakmak giderek imkânsızlaşıyor. Bu sınır giderek daralıyor. Yaşadığımız pandemi süreci ve iklim krizi bunun en net örneği… İnsan merkezci bir bakış açısından ne kadar önce çıkabilirsek dünyayı o kadar yaşanabilir hale getiririz. Hayvanların ve bütün tabiatın bizim sınırsız kullanımımız için var olduğunu düşünmeye devam ettiğimiz müddetçe çok daha büyük sorunlar yaşayacağız gibi görünüyor. İnsan merkezciliğin temelinde insanın kendini çok fazla önemsemesi, diğer canlılardan daha üstün olduğunu düşünmesi yatıyor… Bu bakış açısı haliyle tüm iletişim sistemlerine de yansıyor. Öte yandan yaşadığımız sorunlar, gezegenimizi diğer canlılarla eşit koşullarda saygı ve sevgi çerçevesinde paylaşmamız gerektiğini sürekli bize hatırlatıyor.”