KÜLTÜR SANAT
13 Ekim 2022

Halk otobüsünde sahnelenen “Çok Uzak Çok Yakın” seyirciyle buluşuyor

BİLGİ Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Programı Dr. Öğr. Üyesi Burcu Halaçoğlu’nun yazıp yönettiği ve program mezunlarının rol aldığı “Çok Uzak Çok Yakın” tiyatroseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Dr. Öğr. Üyesi Burcu Halaçoğlu ile bir halk otobüsünde seyirciyi 58 dakikalık bir sefere çıkaran oyun ile ilgili konuştuk

...
Çok Uzak Çok Yakın, seyircileri bir halk otobüsünde 58 dakikalık bir sefere çıkararak sıra dışı bir tiyatro deneyimi sunuyor.

BİLGİ Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Programı akademisyen ve mezunlarının kurduğu; mekâna özgü ürettiği projelerle dikkat çeken TiyatroPOL, Teklif ve Kör Tuzak adlı oyunların ardından Çok Uzak Çok Yakın’ın ikinci sezonu ile seyirci karşısına çıkmaya hazırlanıyor. 15, 23 ve 28 Ekim tarihlerinde bir halk otobüsünde sahnelenecek olan oyunu Dr. Öğr. Üyesi Burcu Halaçoğlu yazıp yönetti. Halaçoğlu’nun da rol aldığı oyunda Buğra Can Şahin, Cansu Başlılar ve Erkan Akbulut oyuncu olarak yer alıyor.

Oyun için tasarlanan kartlar ile Kadıköy İskele Durağı’ndan otobüse binen seyirciler 58 dakikalık bir sefere çıkacak. Sefer boyunca kendini olayların ortasında bulan seyirci, kimi zaman tartışmalara katılarak kimi zaman kararlar alarak kimi zaman ise hiç bir şey yapmayıp yalnızca izleyerek oyunun akışında aktif olarak rol alıyor.

Oyun ile ilgili konuştuğumuz Halaçoğlu, mekâna özgü projeleriyle seyircinin pasif bir şekilde, uzaktan izleyen, algılayan ve duygulanan konumuna alternatif olarak onların oyuna dâhil olmasını kolaylaştıracak bir atmosfer yarattıklarını dile getiriyor.

>> TiyatroPOL’ün kuruluş hikâyesini paylaşabilir misiniz?

İlk oyunumuz Teklif, Cansu Başlılar ve benim BİLGİ Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Programı Sahne Sanatları Alanı’ndan mezun olurken 2013 Haziran'da sahnelediğimiz bitirme projemizdi. Birlikte yazmıştık, ben yönetmiştim Cansu da oyuncuları arasında yer almıştı. Diğer oyuncularımız Evrim Doğan, Sermet Yeşil ve başka bir sınıf arkadaşımız Yasin Doğan'dı. Teklif de aynı şekilde mekâna özgü tasarlanmış bir oyundu. Harbiye'de bir evde, genç bir çiftin akşamına misafir oluyordu seyirci. Oyun gösteriminin ardından çok güzel tepkiler ve yorumlar aldık, hocalarımız da devam etmemizi önerdi. Biz de çok istekliydik zaten, özel bir tiyatro ekibi kuralım dedik ve oyunu oynayamaya başladık. Diğer oyunumuz Kör Tuzak'la da birlikte yine bizim bölümden Erkan Akbulut katıldı aramıza. Yavaş yavaş büyüyoruz.

>> TiyatroPOL olarak mekâna özgü projeler üretiyorsunuz. Neden mekânla ilişkiyi öne çıkaran bir yaklaşım benimsiyorsunuz? Bu doğrultuda hayata geçirdiğiniz projelerden bahsedebilir misiniz?

Oyunun geçtiği mekânın hikâyesini ve ilişkilerini odağa alan oyunlar yapıyoruz. Kör Tuzak bir otel odasında geçiyordu. Pandemiden hemen önce sahnelemiştik ve sadece beş oyun oynayabildik. Ama yakında yeniden başlıyoruz. Son oyunumuz Çok Uzak Çok Yakın ise bir halk otobüsünde geçiyor.

Aslında anlatmak istediğimiz şeyler, yani içerik ve sahneleme biçimimiz çok örtüşüyor. Çoğu zaman ne anlatmak istediğimizi tartışırken devamı genelde bir mekânın hayal edilmesiyle şekilleniyor. Ben yazar olarak, daha çok bu metropolün herhangi bir yerinde tam da şu anda gerçekleşebilecek sıradan insan hikâyelerini anlatmaktan keyif alıyorum. Evde, sokakta, metroda… Mekâna özgü sahneleme, bu ilgimi çeken şimdilik ve buradalık hissini oldukça pekiştiriyor. Öte yandan da seyircinin seyir biçimi üzerine araştırmayı da olanaklı kılıyor. Aynı mekânın içinde, çok yakın mesafeden, hiyerarşisiz ve çevresi ile sürekli bir ilişki halinde olan seyircinin oyunun içine girmesi ve oynamaya başlaması kolaylaşıyor. Böylece seyircinin pasif bir şekilde, uzaktan izleyen, algılayan ve duygulanan konumuna alternatif olarak onların oyuna dâhil olmasını, etkileşimini, bazen karar vermesini ve hatta oyun içinde eyleme geçmesini kolaylaştıracak bir atmosfer yaratan katılımcı bir seyir biçimi ortaya çıkıyor.

>> “Çok Uzak Çok Yakın” otobüste geçen bir tiyatro oyunu olmasıyla dikkat çekiyor. Seyirciler oyunun bir bölümünde sefer halinde de olacak. Seyircileri nasıl bir deneyim bekliyor?

Seyirciler aslında bütün oyun sefer halindeler, ama bir türlü varılamayan bir sefer olabilir bu. Seyircilerimiz oyun için tasarlanan kartları ile birlikte Kadıköy'deki Sahil ve Altıyol duraklarından otobüse biniyorlar. Otobüs Ataşehir'e doğru yola çıkıyor ama bir noktada, bir yerlerde durmak zorunda kalıyor. Otobüse bindiği andan itibaren herkes sıradan bir yolcu aslında. Oyun ilerledikçe gerçekleşen her şeyden herhangi bir yolcu kadar etkileniyor. Kendisini olayların ortasında buluyor, bazen tartışmalara katılması, karar vermesi gerekebiliyor. Bu durumlar da seyircinin kendi mesafesini, ilişkisini ve rolünü belirleyebilmesine fırsat sunuyor. Doğrudan katılmasa bile yerini değiştirebiliyor, hareket edebiliyor ya da hiç bir şey yapmadan sadece izleyebiliyor. Seyirciye kalmış. Oyunun sonunda da aynı şekilde dönüş yolunda nerede inmek istiyorsa orada iniyor. Aslında oyunda da aynısı oluyor, o gece yaşananlara karşı mesafemizi, tavrımızı, davranışlarımızı yani tercihlerimizi ne belirliyor diye sormaya çalışıyoruz.

>> “Çok Uzak Çok Yakın”ı yazarken nasıl bir düşünceden yola çıktınız?

Başından itibaren bir araya gelmesi nerdeyse imkânsız olan, gelse de birbirine değmeyen sosyal ve ekonomik sınıfların karşılaştığı bir olay olmasını istiyordum. Yaşam tarzları, ideolojiler, sınıflar arasında git gide açılan bir uçurum ve kutuplaşma var. Karşılaşsak da görmüyoruz, yan yana dursak da konuşmuyoruz. "Biz ve onlar" var. Ve onlar için biz yokuz, bizim için onlar yok. Otobüs bu karşılaşma ve çarpışma anı için mükemmel fırsatlar sunuyordu. Zaten çok eş zamanlı ilerledi. Otobüste bu çatışmayı anlatan bir oyun fikrini çok çabuk bulmuştuk. Ana hikâye için birçok alternatifimiz vardı; ama hiç biri içime sinmiyordu. Bir gün "yazamıyorum ben,  bulamıyorum hiç bir şey" deyip kendimi dışarı attım. Gezinirken birden bir markete girdim ve orada yaşadığım bir olay bana ilham oldu. Oradaki ana çatışmadan yola çıkmaya karar verdim. Sürprizi kaçmasın diye doğrudan anlatamıyorum ama o gün yaşadığımız şeye ben hiç tepki verememiştim, bir haksızlığa karşı gelememiştim, korkmuştum. Beni en çok üzen, sinirlendiren ve düşündüren şey buydu.

>> TiyatroPOL olarak önümüzdeki dönemde hayata geçirmeyi planladığınız yeni projeler var mı?

Bir takım fikirler var sadece. Onlara proje demek haksızlık olur. Ama Kör Tuzak'a yeniden başlayacağız. Bu durumda bu sezon iki oyunla birlikte epey yoğun olacağız zaten. Yeni proje yeni sezona olur diye düşünüyoruz.