Yapay zekâyı hak temelli ele alan bir platform: MIND
BİLGİ Bilişim ve Teknoloji Hukuku Enstitüsü bünyesinde kurulan MIND Platformu, yapay zekânın sunduğu olanakların yanı sıra insan haklarına karşı risklerini de ele alacak. BİLGİ Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Leyla Keser Berber, “Bireyin aldığı kararların algoritmik yönlendirmelere tabi olduğu bir dünyada temel hak ve özgürlükleri korumak her zamankinden önemli” diyor.
Hayatımızın her alanına yayılan yapay zekâ sistemleri günümüzde veri temelli ekonominin gelişimini ve inovasyonu tetikleyen temel unsurlardan. Ancak diğer yandan insan haklarına karşı riskleri de barındırıyor.
BİLGİ Bilişim ve Teknoloji Hukuku Enstitüsü bünyesinde kurulan MIND, yapay zekâ sistemlerinin sunduğu fırsatların yanı sıra yarattığı bu riskleri de ele alarak STK’lar, akademi, mühendisler ve diğer teknik eğitimli kişiler, özel sektör, kamu kurumları, gençler ve çocukların da yer aldığı multidisipliner bir diyalog platformu yaratmayı hedefliyor.
“Hak temelli yapay zekâ” anlayışıyla yola çıkan MIND, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü doğrultusunda yapay zekânın geliştirilmesi, tasarlanması ve uygulanması için hukuki bir çerçeve oluşturmayı amaçlayan Avrupa Konseyi Yapay Zekâ Ad Hoc Komitesi’nin (CAHAI) çalışmaları kapsamında faaliyet gösterecek. Önümüzdeki süreçte ise küresel ölçekte yapay zekâ alanındaki hukuki düzenleme ve politikalara katkıda bulunacak.
Algoritmaların yön verdiği bir dünyadayız
BİLGİ Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Leyla Keser Berber, yapay zekâ uygulamalarının günümüzde insan haklarına karşı oluşturduğu risklere dikkat çekerek şunları söylüyor:
“Gerek geçtiğimiz haftalarda Avrupa Birliği tarafından yayınlanan taslak yapay zekâ regülasyonu gerek CAHAI tarafından üzerinde çalışılan bağlayıcı hukuk düzenlemesi yapay zekânın birey ve toplumlar üzerinde yarattığı negatif etkileri bertaraf etmeyi veya minimize etmeyi amaçlıyor.
“Bu etkiler, bireyin düşünce ve ifade özgürlüğü, kişisel verileri, mahremiyeti, adil yargılanma hakkı gibi temel hak ve özgürlüklerinden başlayıp kitlesel gözetim, kitlesel profillenme, ayrımcılık, eşitsizlik, önyargılı uygulamalara kadar uzanan bir yelpazede karşımıza çıkıyor.
“İnternette alışveriş yapan bireyin hangi ürünü satın alacağına, hangi müziği dinleyip hangi filmi izleyeceğine, hangi partiye oy vereceğine, kredi alıp alamayacağına, ne zaman öleceğine, kimi seveceğine kendi özgür iradesiyle değil de algoritmik yönlendirmelerle karar verdiği bir dünyada temel hak ve özgürlükler, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü korumak ve sağlamak her zamankinden daha çok önem taşıyor.”
Dünyadan örnekler
Keser Berber, dünyada yapay zekâ sistemlerinin kullanıldığı, bireyin hak ve özgürlüklerini tehdit eden uygulamalara şu örnekleri veriyor:
- Çin’in sosyal skorlama sistemi
- Uzaktan biyometrik yüz tanıma sistemleri ·
- Avrupa ve Amerika’da çocukların duygu durumlarını analiz etmek için okullarda kullanılan yapay zekâ uygulamaları
- Avrupa’da göçmenlik başvurularında başvuran kişinin yalan söyleyip söylemediğini analiz etmekte kullanılan algoritmalar
- Amazon’un bir dönem işe alımlarda kullandığı ve çalışan erkek sayısının fazlalığını dikkate alarak kadınlara karşı ayrımcılık yapan algoritması
- Amerika’da COMPAS adlı mahkemelerde kullanılan ve siyah tenli insanların beyaz tenlilere göre suç işleme olasılıklarının daha yüksek olduğu önyargısı ile çalışan algoritma
Yapay zekâ algoritmaların yarattığı hukuki sorunlar
Günümüzde yapay zekâ uygulamaları nedeniyle yaşanan hukuksal problemlere de dikkat çeken Keser Berber, “Yapay zekâ ile gerçekleştirilen içerik moderasyonu uygulamalarına yapılan itirazlarda muhatap bulunamaması en sık yaşanan sorunlar arasında yer alıyor. Bu algoritmalarla sosyal medya platformlarında hesapların kapatılması veya hukuka uygun içeriklerin nedensiz kaldırılması karşısında kullanıcılar muhatap bulamamaktan kaynaklı sorunlar yaşıyor. Algoritmanın aldığı kararlara karşı itiraz ve açıklama yapılmasını talep etme hakkını kullanan bireylere açık, basit, anlaşılabilir şekilde bilgilendirme yapılamaması veya hiç bilgilendirme yapılmaması karşılaşılan sorunlar arasında” diyor.
Keser Berber’e göre yapay zekâ sistemlerinden zarar gören kişilerin zararın tazmini noktasındaki haklarını koruyan düzenlemeler ve yapay zekâ sistemi geliştiren veya üreten tarafların sorumluluğunu düzenleyen kurallar ise her zaman yeterli değil.
Hukuk sistemleri de dönüşecek
Peki, yapay zekâ teknolojileri hukuk sistemlerini nasıl değiştirecek? Keser Berber, bu soruya şöyle cevap veriyor:
“Her mesleğin yapay zekâ ile yaşayacağı dönüşüm hukuk sistemlerini de etkileyecek şüphesiz. Bu değişim üç büyük başlıkta hukuk mesleğini değiştirecek: Yapılan işin kapsamı, ölçeği ve öğrenme. Yapay zekâ ile rekabetçiliğin temel unsurları niteliğinde olan bu üç başlık günümüzde ‘yapay zekâ fabrikası’ olarak ifade edilen olguyu da karakterize ediyor. Hukuk sektörünün de yapay zekâ ile değişim yolunda yol haritasını buna göre belirlemesi gerekiyor.”
Hak temelli yapay zekâ nedir?
Hak temelli yapay zekâ Avrupa Konseyi’nin üç temel standardına atıf yapıyor: Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları. İnsan haklarına saygılı yapay zekâ sistemleri AİHS ve AİHM kararlarında yer alan insan hakları ile yeni teknolojilerle birlikte karşımıza çıkan ve doktrinde farklı adlar verilen yeni nesil insan haklarını temel alıyor. İnsan onuru, zararın önlenmesi, insan özgürlüğü ve özerkliği, ayrımcılık yapmama, cinsiyet eşitliği, hakkaniyet ve çeşitlilik, şeffaflık ve açıklanabilirlik, veri koruması ve mahremiyet, hesap verebilirlik ve sorumluluk, demokrasi, hukukun üstünlüğü bu alanda CAHAI tarafından benimsenen kriterler arasında.