GÜNDEM
20 Mart 2020

Koronavirüs pandemisi eğitimde dijital dönüşümü mü tetikliyor?

Koronavirüs pandemisiyle dünyada ve Türkiye'de uzaktan eğitime geçiş süreçleri üzerine konuştuğumuz BİLGİ UZEM Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ali Tuğtan, uzaktan eğitim teknolojilerinin tahminimizden daha hızlı bir şekilde gelişebileceğine dikkat çekiyor.   

...
 BİLGİ Uzaktan Eğitim Merkezi (UZEM) Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ali Tuğtan ile röportajımızı BİLGİ'nin uzaktan eğitim sistemi üzerinden online olarak gerçekleştirdik.

Tüm dünyayı sarsan Koronavirüs pandemisi, OECD’nin açıkladığı verilere göre 39 ülkede okulların kapanması nedeniyle 421 milyon öğrencinin eğitimini etkiledi. Pek çok ülke öğrencilerinin eğitim süreçlerine kesintisiz devam edebilmeleri için dijital eğitim teknolojilerinden yararlanarak uzaktan eğitim sistemine çok kısa süre içinde geçiş yapmak zorunda kaldı. Türkiye’de de 23 Mart tarihinden itibaren dersler uzaktan eğitim araçları kullanılarak yapılmaya başlanacak.  

BİLGİ Uzaktan Eğitim Merkezi (UZEM) Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ali Tuğtan ile dünyada ve Türkiye’de uzaktan eğitime geçiş sürecini ve BİLGİ’de sürece dair yapılan çalışmaları konuştuk. Röportajımızı BİLGİ’nin uzaktan eğitim sistemi üzerinden online olarak gerçekleştirdik. Tuğtan, Koronavirüs’ün yarattığı sosyal mesafelenme koşullarının gelecekte devam etmesi durumunda uzaktan eğitim teknolojilerinin çok daha hızlı gelişebileceğini söylüyor. Tuğtan’a göre bu süreçte tüm dünyada uygulanan deneysel yöntemler bu alanda önemli bir bilgi birikimi sağlıyor.  

>> Koronavirüs salgını nedeniyle pek çok ülke eğitim sisteminde çok kısa sürede uzaktan eğitime geçmek zorunda kaldı. Dünyadaki bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?  

Bu istenerek yapılan ya da planlı biçimde gerçekleştirilen bir dönüşüm değil; tamamen hiç beklenmedik, acil bir duruma verilen tepki. Dolayısıyla öncelikle bu durumu, dünyada son 20 yıldır devam eden online eğitim trendinden ayırt etmek gerekiyor.

Şu anda bütün dünya hızla uzaktan eğitim araçlarını kullanarak geçici bir süre için eğitimin devamını sağlamaya çalışıyor. Bu açıdan baktığımızda uzaktan eğitim araçlarının bu acil durum gereksinimlerini karşılayacak minimum yeterliliklere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu teknoloji ideal midir, yüz yüze eğitimi tamamen gereksiz hale getirecek kadar ilerlemiş midir derseniz, tabii ki cevabı hayır.  

>> Neden?  

Çünkü online eğitimde pratik derslerin nasıl gerçekleştirilebileceği sorusu hepimizin önünde duruyor. Uzaktan eğitim araçları içinde bunu karşılayabilecek yöntemler elbette var; ancak henüz bu teknolojiler dünyada yaygın kullanıma olanak tanıyacak kadar kitleselleşmiş değil.

Örneğin sanal gerçeklik ya da artırılmış gerçeklik platformları aracılığıyla hoca ve öğrenciler fiziksel malzeme başında bir araya gelmeksizin sanal ortamda tasarlamak istedikleri cisim üzerinde beraberce çalışıp o cismi 3 boyutlu bir yazıcıdan basabiliyorlar. Biz mesela bu projeyi başlatmak üzereyiz Mimarlık Fakültemizle ve önümüzdeki sene büyük ihtimalle hayata geçirebileceğiz.  

Dolayısıyla günümüzde gelişen teknolojiler sınıf ortamında yapılan tartışmaların, ortak projelerin, çizim ve tasarım çalışmalarının ve laboratuvar ortamlarının da sanallaştırılabilmesine olanak tanıyor. Ancak bu teknolojilerin kitleselleşebilmesi için henüz önümüzde zaman var.  

"Dünyada Koronavirüs salgını nedeniyle şu anda acilen uygulamaya geçirilmiş olan pek çok yöntem aslında deneysel. Ve bu deneysel yöntemlerin vereceği sonuçlar, ileride işler normale dönerse bize bu konuda bir tecrübe birikimi olarak yansıyacak."

>> Koronavirüs pandemisi uzaktan eğitim teknolojilerinin kitleselleşme sürecini tetikler mi?  

Eğer Koronavirüs salgının yarattığı koşullarda sosyal mesafelenme ve karantina tedbirlerinin uzatılması gündeme gelir, eğitimin görülebilir gelecekte insanlar birbirine fazla yaklaşmadan sürdürülmesi gerekliliği doğarsa o zaman bu teknolojilere dünyada çok daha büyük yatırımların yapılması ve bu teknolojilerin normalde gelişeceğinden çok daha hızlı gelişmesi söz konusu olacaktır.  

Diğer yandan dünyada Koronavirüs salgını nedeniyle şu anda acilen uygulamaya geçirilmiş olan pek çok yöntem aslında deneysel. Ve bu deneysel yöntemlerin vereceği sonuçlar, ileride işler normale dönerse bize bu konuda bir tecrübe birikimi olarak yansıyacak. 

>> Sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik gibi teknolojilerin kullanıldığı uygulamalardan bahsettiniz. Dünyada uzaktan eğitim alanında günümüzdeki trendler neler ve bu yeni öğrenme biçimleri ne tür yetkinlikler gerektiriyor?  

Üniversite öğrencileri artık 2000 yılı sonrasında doğmuş “dijital yerli” kuşak. Yani önceki kuşakların sonradan adapte olduğu dijital teknolojilere ve içeriklere zaten aşinalar. Dolayısıyla üniversite öğrencilerinin çoğu ilk ve ortaöğretim seviyesinde zaten uzaktan eğitim teknolojileriyle tanışmış durumdalar.

Esas problem öğrencilerin yeni teknolojilere adaptasyonundan ziyade hocaların adaptasyonu. Dijital yerli kuşağa mensup olmayan insanlar yeni teknolojilerin karşısında felç oluyorlar, ne yapacaklarını çoğunlukla bilemiyorlar. Ancak bir 15-20 yıl içerisinde daha yüksek oranda dijital yerli kuşaktan insan akademik iş gücüne dâhil olacağı için artık bu teknolojilerin kullanımı daha yaygın hale gelecek.  

Günümüzde sektörün temel yatırım odaklarından biri olan sanal ve arttırılmış gerçeklik uygulamaları bu süreçte çok daha gerçekçi ve maddi açıdan erişilebilir hale gelecek. Örneğin günümüzde arttırılmış gerçeklik gözlükleri ve eldivenleri aracılığıyla farklı fiziksel mekânlarda bulunan insanların tek bir sanal ortamda birbirlerinin hologramlarını görerek cisim üzerinde çalışmalarına imkân veren, holografik tahta üzerine yazı yazabilmelerini sağlayan uygulamalar var. Bu tür teknolojiler gelecekte ucuzlayacak ve kullanıcılar da zaten dijital yerli kuşaklar olacağı için onu kullanmak konusunda hiçbir zorluk çekmeyecekler. Şu anda bizim uzaktan eğitimde yapsak ne güzel olur dediğimiz veya yapabilmek için çok pahalı yatırımlar yaptığımız birtakım projeler kullandığımız “sanal sınıf” uygulaması gibi yaygınlaşmış olacak.    

"Türkiye'nin mesleki ve kamu eğitimi alanlarında ve hatta diğer ülkelerin çoğunda olmadığı ölçüde ilk ve ortaöğretimde uzaktan eğitim kullanımını teşvik eden bir yapısı var."  

>> Türkiye, uzaktan eğitim açısından dünyayla kıyasladığınızda nasıl bir konumda? 23 Mart itibarıyla geçilecek uzaktan eğitim sürecine ülke olarak kolay adapte olabilecek miyiz?  

Türkiye, uzaktan eğitimde dünyanın geri kalanına kıyasla fena bir yerde değil. Bunun bir nedeni devletin bu alanda çeşitli devlet üniversiteleri nezdinde çok ciddi yatırımları olması.

İkincisi, Türkiye’de vakıf üniversiteleri de bu alana ciddi yatırımlar yaptılar. Bizim gibi tamamen çevrimiçi programlar yürüten, uluslararası araştırmalar ve yayınlar yapan çok kuvvetli uzaktan eğitim merkezlerine sahip vakıf üniversitelerimiz var.  

YÖK de uzaktan eğitim konusuna çok önem veriyor; çünkü Türkiye kalabalık ve genç bir nüfusa sahip. Özellikle mesleki eğitim alanında iş gücünün yeniden eğitilmesi konusunda, ya da kamu eğitimlerinin aktarımında, hatta diğer ülkelerin çoğunda olmadığı ölçüde ilk ve ortaöğretimde, uzaktan eğitim kullanımına sempati ile bakan, bunu teşvik eden bir yapımız var. Dolayısıyla Türkiye uzaktan eğitim konusunda çoğu ülkeden iyi durumda diyebiliriz.  

Temel problemler tabii teknolojik ve alt yapısal. Genel internet bant genişliği, insanların sahip oldukları bilgisayar ve diğer iletişim araçlarının teknolojik özellikleri gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Burada da ilginç bir nokta şu ki bizim halkımız teknoloji tüketimi konusunda son derece girişken ve hevesli.  

Örneğin akıllı telefon stoğumuz çoğu Avrupa ülkesinden daha modern durumda. Gelir düzeyi olarak daha gerisinde olduğumuz Avrupa ülkelerine kıyasla, daha yeni teknolojileri kolaylıkla satın alıp kullanabiliyoruz. Dolayısıyla ben Türkiye’nin internet altyapısı kaldırdığı sürece insani ve kültürel açıdan sürece kolay adapte olabileceğini düşünüyorum.  

>> BİLGİ’de uzaktan eğitimin 20 yıllık bir geçmişi var. UZEM olarak ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz?  

BİLGİ, Türkiye’de uzaktan öğretim alanında öncü olan üniversitelerden biridir. Uzaktan öğretime Türkiye’nin altyapısı, yazılımları, teknolojisi bu işe çok müsait değilken kendi yazılımlarımızı geliştirerek başladık. 2000 yılında Türkiye’de ilk çevrimiçi İşletme Yüksek Lisans Programı’nı biz başlattık. O günden bu yana da tamamı çevrimiçi olan 5 uzaktan eğitim yüksek lisans programımız var.  

Bunun haricinde 2015 yılından beri örgün lisans ve önlisans programlarımızda harmanlanmış, “blended” denilen modeli kullanıyoruz. Yüz yüze verilen derslerin ölçme ve değerlendirmeleri ile içeriklerinin bir kısmını dijital platformlara aktarıyoruz.  

Dolayısıyla önlisans ve lisans programlarımız içerisinde 200’e yakın dersimiz harmanlanmış ya da tamamen çevrimiçi yöntemle veriliyor. Bu nedenle BİLGİ’nin dijitalleşme oranı, bütün derslerin geneline göre yüzde 16 civarında. YÖK de zaten örgün öğretimde buna maksimum yüzde 30’a kadar izin veriyor. Biz bunu yüzde 16’ya çıkartmış bir kurum olduğumuz için şu anda bizim uzaktan öğretime geçiş sürecinde hazırlık seviyemiz diğer üniversitelerin çoğuna göre bilgi birikimi, altyapı, hocalarımızın hazırlığı ve derslerimizin içeriğinin dijitallik seviyesi açısından çok daha ileri bir seviyede.

Diğer yandan çoğu üniversitenin uzaktan eğitim merkezlerinin yaptığı gibi yalnızca teknolojik ve operasyonel destekle sınırlı kalmıyoruz. Hocalarımıza pedagojik destek de sağlıyoruz. Pedagojik danışmanlarımız projelerini yürüttükleri dersler için gözlemci olarak hocalarımıza düzenli aralıklarla geri bildirimde bulunuyorlar ve uzaktan eğitim derslerinin yüksek kalitede devam edebilmesi için destek sağlıyorlar.  

"BİLGİ'de önlisans ve lisans programlarımızda 200’e yakın dersimiz harmanlanmış ya da tamamen çevrimiçi yöntemle veriliyor. BİLGİ’nin dijitalleşme oranı, bütün derslerin geneline göre yüzde 16 civarında."

>> 23 Mart ile birlikte uzaktan eğitime geçiş sürecine ilişkin ne tür hazırlıklar yaptınız?  

Bildiğiniz gibi YÖK'ün açıklaması doğrultusunda önce 3 hafta boyunca üniversitelerde eğitime ara verildi; fakat daha sonra üniversitelerin uzaktan eğitim kabiliyetleri ile ilgili yaptıkları araştırmalar sonucunda hem devlet hem de vakıf üniversitelerinin uzaktan öğretimle bahar dönemini tamamlayabileceği sonucuna vardılar ve 23 Mart tarihi itibarıyla bu sürecin başlayacağı açıklandı.  

Bunun bir önemli istisnası var; o da uygulama ve staj dersleri. Onlarla ilgili olarak ayrıca YÖK’ün bu konudaki talimatlarını bekleyeceğiz. Ancak diğer derslerimizde dönemin geriye kalan 7 haftalık kısmını uzaktan eğitim araçlarıyla tamamlayacağız.  

Uzaktan eğitime geçiş süreci için operasyonel, teknik ve pedagojik destek ekiplerimizi seferber ettik ve hocalarımızın bu süreçte gerçek zamanlı destek alabilmesi için gerekli altyapıyı kurduk. Bu noktada Rektörlüğümüz başta olmak üzere okul yönetiminin, tüm fakülte yönetimlerinin ve programlarımızdaki tüm hocalarımızın can-ı gönülden desteği bizim bu oldukça ağır görevi başarabilmemiz için en büyük yardımımız.  

Yüzüklerin Efendisi’nde Frodo der ki “Keşke bütün bunlar benim zamanımda olmasaydı.” Gandalf da ona der ki “Bunu hiçbirimiz tercih etmezdik ama bu konuda bir seçeneğimiz yok. Seçebileceğimiz tek şey bize verilen zamanda ne yapacağımızdır.”  

Sanırım hepimizin karşıya karşıya olduğu durum bu. Yapabileceğimiz tek tercih, elimizdeki araçlarla  en iyiyi gerçekleştirmek. Dileğimiz bu mevcut koşulların bir an önce sonlanması ve öğrencilerimizin hocalarıyla, hocalarımızın da öğrencileriyle okul ortamında kavuşmaları.