SAĞLIK
13 Mart 2020

Zihin unutur, beden unutmaz

Türkiye’de psikodramayı ilk uygulayanlar arasında yer alan, cinsel terapi denince akla ilk gelen isimlerden Prof. Dr. Arşaluys Kayır, BİLGİ’de düzenlenen Avrupa Psikodramatistler Derneği Araştırma Kurulu Toplantısı’nın konuşmacıları arasındaydı. Kayır, psikodramanın duygularımızı harekete geçiren gücünü ve cinsel terapideki yerini anlattı

...
Dr. Abdülkadir Özbek Psikodrama Enstitütüsü'nün ilk eğiticilerinden olan Prof. Dr. Arşaluys Kayır, Türkiye'de psikodrama ve grup psikoterapisini başta cinsel terapiler olmak üzere klinik sağaltımda kullanan öncüler arasında yer alıyor.

Prof. Dr. Arşaluys Kayır, Türkiye’de psikodrama çalışmalarını başlatan Dr. Abdulkadir Özbek’ten 1985’te aldığı eğitimle psikodramayı ülkemizde uygulayan ilk uzmanlardan.

Özellikle cinsel terapi alanında Türkiye’nin önde gelen isimleri arasında yer alan Kayır,  psikodrama ve grup psikoterapisini klinik sağaltımda kullanmasıyla da bu alanda öncü oldu.

BİLGİ Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı tarafından Avrupa Psikodramatistler Derneği (FEPTO) Araştırma Kurulu Toplantısı kapsamında düzenlenen etkinliğin konuşmacıları arasında yer alan Kayır ile psikodramanın duygularımızı harekete geçiren gücünü ve cinsel terapideki yerini konuştuk.

Kayır’a göre terapi sürecine bedeni de dahil eden psikodrama zihin, beden ve duyguları birlikte harekete geçirerek derin duygularımızı açığa çıkarıyor. Zihnimizin unuttuğu; ancak bedenimiz tarafından ezberlenmiş koşullanmalar psikodrama sayesinde tedavi edilebiliyor.

>> Psikodramanın kurucusu Jacob L. Moreno’nun ünlü bir sözü var. “Zihnin unuttuğunu beden hatırlar” diyor. Psikodramanın da önermelerinden biri bu. Bu nasıl oluyor?

Yürümemizi, konuşmamızı, tüm eylemlerimizi beynimizdeki merkez tayin ediyor. Biz bir şeyi unutsak veya o günkü gündemimize almasak bile bedenimiz onu ezberlemiş oluyor.

Mesela bale yapanlardan dinlemişimdir. İyi bir balerin “Ben mesleğimi yapmıyorum, ama ayağa kalktığımdan itibaren ayağımın beni nereye götüreceğini biliyorum” demişti. Moreno’nun da dediği bu aslında. Bedenimiz kayıt altına alıyor.

Beyin üzerine yapılan araştırmalar gösteriyor ki beden harekete geçtiğinde hafıza daha iyi çalışıyor. Psikodramanın güçlü yönü de terapi sürecinde zihin, beden ve duyguları bir arada harekete geçirmesi.

>> Nasıl harekete geçiriyor?

Zihnimizin sildiği veya o gün gündemimizde olmayan duygularımızı açığa çıkarıyor. Kendimden örnek vereyim. İlk psikodrama eğitimi aldığımda hocamız “Burada ne görüyorsunuz, gördüğünüz kişiye bir şey söyleyin” diye sordu öğrencilere. Psikodramada ancak içini oynatan bir şey varsa kalkıp onu yapmak istiyorsun.

Benim oturduğum yerde bir şey geçti aklımdan, ama hiç beni duygulandıran bir şey değildi. Kalkıp yapma hevesini duymamıştım. Ama sonra bir şekilde yaptım. İşte o zaman duygularım dile geldi, içim ısındı, rol alan arkadaşımı anne yerine koydum, annemin yanındaki küçük kız rolüne girdim.  Zihin, beden ve duygularım bir bütünlük kazandı. Başka bir Arşa çıktı ortaya. Sıcak, küçülmüş, sonra büyümüş, annesini yitirmiş… Rol geri bildirimi aşamasında hoca duygularımızı paylaşmamızı istediğinde “Oturan ben ile ayağa kalkan ben aynı ben değilim” demiştim.

>> Psikodramanın konuşmaya dayalı terapiye göre güçlü yönü bu mu?

Evet, bu. Psikodramada her türlü aksiyon metodunu kullanıyoruz. İçine hislerimizi ifade etmeyi koyuyoruz. Unuttuklarımız birden aklımıza geliyor, söylüyoruz. Söylemezsek, içimizin derinliklerini bilen uzman kişi içimizi konuşturuyor. Dolayısıyla derin hislerimiz çıkıyor ortaya.

"Hem psikodramada hem de sosyodramada roller alıyoruz ve bu roller bize iyi geliyor. Önümüzde bir sahne açılıyor. Bu bize esneklik, spontanite ve yaratıcılık kazandırıyor."

>> Spontane bir süreç yani…

Şu an burada bir psikodramatist olsa, “Git, şuradaki ağaçla rol değiştir, bakalım o ağaç Arşa’ya ne diyor” dese… İşte o sürpriz, biliyor musun? Ben şimdi burada öyle oturan sade bir vatandaş… Ama oraya gidip ağacı konuşturmaya başlayınca o ağaç kim bilir bana ne söyleyecek? Mesela bana “Seni seni, iki gündür hep bu tarafa bakıyordun geçerken. Nihayet istediğin oldu, geldin sonunda o banka oturdun. Ne istersen yapıyorsun kız sen” diyecek… Şimdi de yer değiştiriyorum: “Evet, bir şeyi çok istediğim zaman ben onu yaparım.” Ağacın rolünü alırken kendime bir şey söylüyorum, kendime bir ayna tutmuş oluyorum.

>> Türkiye’de vajinusmus sorununu gündeme getiren ve psikodramayı cinsel terapide uygulayan ilk kişisiniz.

Cinsel terapiyi İstanbul Üniversitesi Psikiyatri Anabilim dalında 1980’lerden itibaren uygulamaya başladık. 1985’te Nokta Dergisi’yle vajinusmus sorunuyla ilgili yaptığım röportajın yayınlanması ardından o kadar çok gelen oldu ki tedavi olmak için… Artık çift olarak terapi yapmam mümkün değildi. Ben de aynı sorunu olan, aynı cinsiyette olanlara grup terapisi yapmaya başladım. Sonra 1992’de yavaş yavaş psikodramayı cinsel terapide uygulamayı denemeye başladım. Deneme o deneme… Sonra baktım ki psikodrama çok işe yarıyor. Çünkü hayatı çalışıyor. Hayatın gerçeklerini çalışıyor.

...
Prof. Dr. Arşaluys Kayır, Avrupa Psikodramatistler Derneği Araştırma Kurulu Toplantısı’ndaki oturumunda kadınlarda vajinusmus sorununun tedavisinde psikodramanın nasıl uygulandığını göstererek anlattı. Kayır’a göre bekaretin önemli görüldüğü doğu toplumlarında daha fazla görülen vajinusmus sorununda cinsellikle ilgili bilgisizlik ve yetiştirilme tarzının yanı sıra kültürün ve “geline kırmızı kuşak bağlanması” gibi geleneklerin de payı var.

>> Bedenin hafızası cinsel sorunlarda nasıl ortaya çıkıyor?

Kendi hastalarıma baktığım zaman, etkisi olduğunu görüyorum. Vajinusmus şikâyetiyle gelen kadınlarda örneğin bütün hikâyeye bakmak gerekiyor. “Ya, ben bu adamı seviyorum, istiyorum, her şey yolunda; ama partnerimi geri itiyorum” diyerek geliyorlar. Nedenlerine baktığımızda flört zamanında şu yapılır, şu yapılmaz denmiş, annesi babası evliğine onay vermiş ya da vermemiş, cinsellik zarar verici bir şeymiş gibi yetiştirilmiş…

Tüm bunlar kadınlarda bir birikime yol açıyor. Hastalık vücudunun orasına olmuyor, zihnine oluyor.  Zihninin gündeminde olmasa bile beden ezberliyor bunları, koşullanıyor, cinsellik sırasında gardını alıyor. Sobaya çocuk elini götürür, yanmıştır eli. Başka zaman soğuk sobaya bile elini götüremez. Bunun gibi… Psikodramayla bu koşullanmaları bozuyoruz.

>> Psikodrama başka hangi sorunların çözümünde etkili?

Klinikte alkol ve madde bağımlılığı olan gruplarda senelerdir grup terapisi ve psikodrama kullanılıyor. İhmal edilmiş, dezavantajlı gruplarda psikodramanın çok işe yaradığını görüyoruz. Sosyal kaçınması olanlara bu sorunlarını aşmaları için çok yardımcı oluyor.

Toplumu iyileştirmek hedefiyle yapılan sosyodrama toplumda bilinç geliştirmeyi ve belirli sorunlara çözüm üretmeyi sağlıyor. Uzaktan bir mülteci çocuğa yazık demek başka, ancak o çocuğun rolüne bürünüp mendil satmaya çalıştığında birisinin mendili almaması veya “gel karnını doyur” demesi insanda bambaşka bir etki yaratıyor. Empati kurmamıza, farklı psikolojik halleri daha iyi anlamamıza da yarıyor.

Hem psikodramada hem de sosyodramada roller alıyoruz ve bu roller bize iyi geliyor. Önümüzde bir sahne açılıyor. Bu bize esneklik, spontanite ve yaratıcılık kazandırıyor.